Vatandaş açısından Uber
Ben “Uber mi Sarı Taksi mi?” diye seçim yapmak zorunda kaldığımda Uber’i seçerim. Mecburen Uber’i seçiyorum çünkü Sarı Taksiler artık binilecek gibi değiller. Gecenin bir saatinde uçaktan indiyseniz ve metro imkanınız yoksa çıkıştaki havaalanı taksilerinden birine binmeyi deneyin, ne demek isteğimi anlayacaksınız. Daha kapıda bağıra çağıra sizi sıraya sokmaya çalışan kahyadan fırça yiyerek başlıyorsunuz. Adamın biri müşterileri sıraya sokuyor, sırayı beğenmezse bağırıyor, müşterinin taksiye binme hızını beğenmezse yine bağırıyor. Kendimi geçtim turistleri de bunların eline teslim ediyoruz. Diyelim ki taksiye bindiniz, daha bindiğiniz anda kendinizi suçlu hissediyorsunuz. Çünkü suratı bir karış, kim olduğunu bilmediğiniz bir adam, onu kısa mesafe için sıradan çıkarttınız diye şikayet etmeye başlar. Taksiciler sanki bir suç işlemişler ve ceza olarak taksicilik yapmak zorunda kalmışlar gibi davranıyorlar. “Keşke binmeseydim” diye içinizden geçirirsiniz ama sataşmaması için sessizce durursunuz. Siz sustukça o üstünüze gelir. Yoldan şikayet, yevmiyeden şikayet, gaz parasından şikayet derken gideceğiniz yere kadar şikayetleri ve size soktuğu lafları dinlersiniz. “Beyaz Masa’ya şikayet et” diyeceksiniz… Ne diyeceğim; “Vites geçirirken her hareketiyle sövüyordu. Trafiğe sövüyor gibi yapıyordu ama o küfürlerin bana geldiğini hissettim, alındım” mı diyeceksiniz? Ayrıca Beyaz Masa’ya defalarca şikayet başvurusu yapmış ve hiçbir sonuç alamamış bir vatandaş olarak biliyorum ki orada sistem, muhtemelen otomatik mesajlarla vatandaşın gazını alma üzerine çalışıyor.
Sarı Taksiler; kısa mesafede almazlar, bayramda almazlar, yağmurlu havada almazlar, trafik var diye almazlar, değişim saati diye almazlar, durağa gidiyorum diye almazlar, durakta sıradan çıkmayayım diye almazlar… Hadi bindiniz diyelim ki, araba leş gibi sigara kokar, koltuklar yırtık pırtık, her yer tozlu, bas konuş denilen tuhaf şeyden “Durakta taksi yok” diye bağıran durak sahibini dinlersiniz. Asla söylediğiniz yerden gitmezler, “Orada trafik var şuradan gideyim mi” derler ve bu teklifler hiç bitmez. Mecidiyeköy’den binersiniz, Haliç köprüsünde trafik var diye Kasımpaşa’ya girer dolanır bir de sizi köprü girişinde indirip “Şuradan metrobüse bin” derler. Para üstünü vermezler, isterseniz kızarlar. Vitesin oradaki bozuk para kutusunu “Hadi artık isteme git” der gibi şakır şukur dakikalarca karıştırırlar. Yolculuk sırasında bir önceki müşteriye hakaret ederler. “Demek ki ben inince bana da hakaret edecek” diye düşünür, koltukta hareketsiz kalırsınız. Öbür şoförden şikayet eder onu dinlersiniz, 8 bin lira kira ödüyormuş onu dinlersiniz, patrondan şikayet eder onu dinlersiniz, “Yevmiye çıkmadı, bahşiş veren de yok” der onu dinlersiniz… Arabada bir şey unutsanız bulana aşk olsun. Oldu ki buldunuz, illa bahşiş, taksimetreyi açtırmanız yetmez. Hele ki denk geldiğiniz yer yakınsa zaten taksimetreyi açmak işine gelmez. Taksimetreyi ödersiniz ama üstüne “Milyonluk telefona 50 lira veriyor, bunlara iyilik yaramaz” diye laf yersiniz.
Sultanahmet, Cevahir, Yenikapı gibi yerlerde Türkçe konuşursanız zaten almazlar çünkü çarpacak turist bekliyorlardır. Kucağımda çocukla Sultanahmet’te onlarca taksiye yalvardığımı bilirim, vicdanlı çıkıp da “Gecenin bu vakti, ufak çocuk var” diye merhamet eden bir tanesine denk gelmemiştik. Bahçelievler’de hastanenin önünde, “Ne işin var Edirnekapı’da” diye fırça yemişliğim vardır taksiciden.
Uber’de bunların hiçbiri olmaz. Şoförü sistem belirler ve sizi almaya gelirken nereye gideceğini bile bilmez. Konuşmak zorunda bile değilsinizdir. Siz işinize bakarsınız o da sisteme göre işine bakar. Pazarlık yoktur, ücreti sistem belirler. Pazarlık yoktur, güzergahı sistem belirler. Uber’de şoföre ya da Uber’in genel müdürüne güvenmemize gerek yoktur, kuralları sistem belirler. Sistemin kuralları vardır, prensipleri vardır, bunlar bellidir ve bu kuralların aksi yönünde davranan sürücü sistem tarafından anında elenir. Bir tane bile müşteri alamaz. Bir Uber şoförünün cesareti varsa arkaya dönüp size kartını uzatsın ya da taksi şoförü gibi telefonu verip de “İşiniz olursa beni bu numaradan arayın” desin bakalım. Bir düğmeye basarak onun sistemdeki varlığını bitirirsiniz. Uber sürücülerinin arasına da taksici şoförleri gibi olan insanlar girmez mi? Elbette taksiyi bırakıp sistemin içine sızabilirler. Ama girdiğiyle kalır devam edemez. Eğer Uber’de de taksideki gibi davranmaya kalkarsa üçüncü müşteriden sonra müşteri aldığı ekranı bir daha açılmaz. Beyaz Masa’yı arayıp yalvarmamıza gerek yoktur, telefondan bir tuşa basarak şikayet edersiniz ve şoförün Uber’le olan macerası biter. Araba temiz olmak zorundadır, şoför kibar olmak zorundadır, güzergaha uymak zorundadır, yakın uzak diye ayrım yapmadan hizmet etmek zorundadır. Yolcuyla muhatap olmaz. Özellikle tek başına binen bayanlarla, soru sorulmadığı sürece, konuşamaz. Ve bütün bunları insanlar yönetmez, her gün dünyanın 600 den fazla şehrinden gelen verilerle güncellenen bir yazılım yönetir. Müşteri, şoför, araba, hizmet, müzik hatta ikram dahil her şeye puan verilir ve puan 5 üzerinden en az 4.5 olmak zorundadır. Puanı 4.5’in altına düşen sürücü sistemden elenir.
Şoförün olduğu gibi müşterinin de kaba ve çekilmez olanı olabilir. Her şey gibi bu da sonunda insan kalitemizle ilgili bir konu. Uber sistemi müşteriyi de eler. Sarhoş sarhoş o arabaya binip şoföre fiziksel zarar vermeye kalkarsanız, hayatı tehlikeye atacak hareketler yaparsanız, şoförü kırmızı ışıkta geçmeye zorlamak gibi trafik kurallarına uymayan taleplerde ısrar ederseniz ya da ücreti ödemeden arabayı terk ederseniz mesela, siz de bir süre sonra sistemden elenebilirsiniz. Bir şikayet, iki şikayet, size de güle güle.
Türkiye’nin menfaatleri açısından Uber
Türkiye’ye turist gelsin diye devlet milyon dolarla tanıtım bütçeleri harcıyor. Binlerce memur bu işi dava edinmiş çırpınıyor. Tesisler, oteller derken milyarlarca dolarlık yatırım yapılıyor. Acentelerin ağız kokuları, pazarlıklar derken bütün ülke, hep birlikte bir turizm faaliyeti yürütüyoruz. Okyanusu yüzerek geçiyor turisti uçağa bindirip ülkeye getiriyoruz ama derede boğuluyoruz çünkü o turisti taksiciye emanet ediyoruz. Bütün imajımızın yerle bir olduğu, yıkıldığımız an bu an işte. Ben turistler adına taksicilerle kavga etmiş hatta dayak yemiş (toplanıp dövdüler) biri olarak söylüyorum, sahte para, döviz üzeriden tahsilat, dolaştırma ve daha onlarca dolandırıcılığın yapıldığı sarı taksilere turist teslim edilmez. Edilmemeli…
Uber’de ise bu durum şöyle; turist Londra’da ya da Paris’te kullandığı aynı Uber’i, İstanbul’da da kullanıyor. Daha gelmeden bunu bilmesi bile büyük avantaj. Kendini rahat hissediyor. Güvende hissediyor. Seyahat planını daha geniş çaplı yapabiliyor. Uber’de sistem ona göre şoför belirliyor. Şoför sisteme katılırken yabancı dilini belirttiyse eğer, Paris’ten gelen turiste Fransızca bilen, Almanya’dan gelene Almanca bilen şoför geliyor. Bu zaten ülke turizmi için büyük ve acilen atılması gereken önemli bir adımdır. Prestijin ötesinde para kazanma kaynağıdır da.
Turist eğer Uber kullanıyorsa aylar sonrasına bile Uber’den yolculuk planlayabilir. İstanbul’a uçuş saatine göre havaalanından ne zaman alınacak, otelinden ne zaman alınıp nerelere gidecek hepsini aylar öncesinden planlar. Aradan aylar geçer uçaktan iner söylediği saat neyse o saatte Uber kapıda hazır bekliyordur. Geçtiğimiz ay bir turist bunu yapmıştı muhtemelen ve kendisini bekleyen Uber’e binmek üzereyken havaalanı taksicileri tarafından tartaklandı. İşte böyle davranan adamlara turist emanet edilmez. Telefonunuza Uber yükleyin, Kadıköy rıhtım bölgesine gidip Uber çağırın. Havaalanına Uber çağırın. Taksicilerin Uber’e ve size nasıl saldırdığına bakın ve ülke turizmi bu adamlara emanet edilir mi diye bir daha düşünün.
Sonuç:
Uber vergi vermiyormuş
Yalan. Banka kartıyla banka sistemi üzerinden iş yapan bir şirketin vergi kaçırma ihtimali hiç yok. Her alışveriş kayıt altında. Adama kuruş kuruş sorarlar o parayı. Peki taksiler vergi veriyor mu? 8 bin lira aylık kiradan en az 96.000 lira toplayan plaka sahipleri bunun %20 gelir vergisini, KDV’sini mi ödüyor sanki. İstanbul’da vergi kaçırmayan kaç taksi varmış? Diğer bir mesele ise taksi plakaları 2 trilyonmuş. Bunun açık cevabı; Bana ne! Ben mi arttırdım o fiyatları? Otocenter ve İstoç’da yüzlerce, binlerce plakayı elinde tutan mafya galeriler yüzünden öyle o fiyatlar. Hadi bakalım notere gidelim kaçtan devrediyorlarmış o taksi plaklarını, 2 trilyon mu diyorlarmış yoksa 200-300 bin lira mı diyorlarmış?
Uber Türkiye’nin parasını yurtdışına kaçıyormuş
Doğru. Yabancı sermaye yatırım yapıyor, sistem kuruyor, para kazanıyor ve kazandığı parayı günün sonunda kendi ülkesine götürüyor. Aynı Beko’nun Rusya’da beyaz eşya satarken yaptığı gibi. Aynı LCW’nin dünyanın onlarca şehrindeki mağazalarında yaptığı gibi. Aynı Türkiye’de yatırım yapmış diğer yabancı sermaye şirketlerinin yaptığı gibi. Küresel ticaret denilen sitem böyle çalışıyor. Ben bu durumda diyorum ki sen de yerlisini yap. Uber’den daha iyisini yap. Ben Uber aşığı değilim ki, ben güvenli, adil, temiz ve ekonomik bir seyahat sistemi istiyorum. Bunu Uber yapmış onu tercih ediyorum. Sen daha iyisini yap Uber’i telefonumdan silmem 10 saniye sürmez. Hem sen daha iyisini yaparsan Uber’in İstanbul’a geldiği gibi sen de Madrid’e gider orada da para kazanırsın.
Ezcümle:
Seyahat özgürlüğü benim anayasal hakkım. Hiçbir kanun bana, “Mecbursun sarı taksiye binmeye ve bu adamlara katlanmaya” diyemez. Ben hangi araçla gitmek istersem onunla giderim. İşte taksicileri şımartıp tepemize çıkaran bu tekeli kırmadığımız sürece, taksiciler beğenmedikleri müşterileri dövmeye bile başlayabilir yakında ve biz sırf sanayide mafyalar plakaların fiyatını 2 milyona çıkardı diye kanun zoruyla o taksilere binmek zorunda kalırız. Uber, giderek düşen, kötü ve kalitesiz taksi hizmetinin sonucu. Sonra temiz, kaliteli ve daha iyi olan gelince duvara çarpmış oldular. Eskiden rakip yoktu şimdi rakip var. Mesela, bir süre sonra seyirciler birbirine balık gibi bakan geri zekalıları izlemekten sıkılacak ve Netflix dizilerini keşfedecek. O zaman ne yapacağız? Netflix’i mi yasaklayacağız? İhtiyacımız olan şey kalite ve rekabet. (Erem Şentürk)