Erbakan Hocamız hayatı boyunca İslam ümmetini ve bütün insanlığı Siyonizm tehlikesi karşısında uyarmıştır. Bu uyarmanın temelinde zalim ve ırkçı bir dayatmaya karşı birlikte direnme çağrısı vardır. Son iki yüz yıl içinde bölgemizde ve dünyada yaşanan bütün savaşlar Siyonizm için yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir. Siyonizm; Beni İsrail’in, üstün ırk olarak dünya hâkimiyetini esas alan, vaat edilmiş topraklar üzerinde “Büyük İsrail’i” kurmayı hedefleyen ve kendi ırklarından olmayan bütün insanlığı da kendilerine hizmet için maymundan devşirilmiş köleler olarak gören ırkçı ve zalim bir inanıştır. Bu inanışın jandarmalığını ABD yapmaktadır. Bu jandarmanın tek görevi Siyonizm’e hizmet etmektir. Siyonizm’e hizmet etmek ABD’nin kuruluş sebebidir. Bu ABD’nin ipiyle kuyuya inmek cehennemin en derin yerine yolculuk yapmaya talip olmaktır.
İTİBAR EDİLECEK İP
Müslüman’ın sarılacağı ip ABD’nin değil, Allah’ın ipidir. Emir böyledir. ALİ İMRAN 103: “Hepiniz topluca Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın; parçalanmayın. Allah›ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti ve O›nun nimetiyle siz kardeşler oldunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. Allah doğru yola gelesiniz diye ayetlerini işte böyle açıklar.” Bu ayet inananlara Kur’an ve Sünnet etrafında ittifak etmelerini, aralarında tefrika yapmamalarını, tek bir ümmet olmalarını, kardeşliklerine zarar verecek davranışlardan sakınmalarını emretmektedir. Bu emirlere uyan ve gereğini yerine getiren Müslümanlar ancak Allah’ın rızasın erişebilirler. Günümüz Müslümanlarının hali bu ayetin manasına uygun değildir. Bu ayete rağmen Müslümanlar ittifak halinde değildirler. Ve bu asrın Müslüman idarecileri kendi varlık ve iktidarlarını korumak için Siyonizm’in jandarması ABD’nin himayesine sığınmayı, Allah’ın inayetine tercih etmişlerdir. Yaşadığımız olayların temelinde yatan gerçek budur. İzzet ve şeref ABD ve müttefiklerinin yanında değil, Allah’ın inayetine sığınmaktadır. İşini Kur’an ile görenler için şu ayet önemli bir belgedir. FATIR 10: “Kim izzet ve şeref bulmak istiyorsa, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O’na ancak güzel kelimeler (sözler) yükselir. Onları da Allah›a salih amel yükseltir. Kötülükleri planlayan ve örgütleyenlere gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların planı bozulur.” ABD, AB ve İsrail, kötülükleri planlayan ve örgütleyenlerdir. Bunların bütün planları mutlaka bozulacaktır. Bunu bize haber veren Rabbimiz Allah’tır. Ve Rabbimiz müminleri bırakıp kötülükleri örgütleyeler nezdinde izzet ve itibar aramayı inanan kullarına yasaklamıştır. NİSA 139: “Müminleri bırakıp da kâfirleri veli (dost ve yönetici) edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” Milli Görüşçüler olarak bu ve benzeri ayetlere muhalefet ederek ABD’yi kedi gelecekleri için stratejik müttefik edinenlerin yolunu “işbirlikçi siyaset” yolu olarak tanımlamaktayız. Bu siyaset yolu tercih edenlerin sonunun feci olacağını ilim, coğrafya ve tarih bize işaret etmektedir. ABD’nin sözünü ve gücünü Allah Teâlâ’nın sözünden ve gücünden üstün görmek, derin bir cehalet ve tedavisi zor bir hidayet kararması hastalığıdır.
TRUMP’IN RİCASI KATAR’A AMBARGO
Halkı Müslüman yedi ülkenin yönetimleri Müslüman Kardeşler Teşkilatına ve Hamas’a verdiği destekten dolayı Katar’a ambargo kararı almışlar. Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Libya Bahreyn, BAE ve Maldivler, Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurdular. Niçin? Saadet Partisi YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün: “Trump savaş açmaya değil, İslam ülkelerini birbirleriyle savaşmaları için organize etmeye geldi.” dediği ABD niyetinin bir yansıma olarak bu ambargo gündeme gelmiştir. Yani Trump’ın bir ricası bu ambargoyu sağlamıştır. Çünkü ABD ve İsrail, İhvanı ve Hamas’ı radikal İslami terör örgütü olarak ilan etmiştir. Bu bakımdan Katar ile ilgili olarak İsrail’in takındığı tavır doğru okunmalıdır. İsrail Savunma Bakanı Liberman’ın, Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin, kendilerine «Arap ülkeleriyle radikal İslami teröre karşı iş birliği yapmak için büyük fırsat sunduğunu» söylemesi sıradan bir şey değildir. Bu açıklama ABD ve İsrail’in 1990 yılından itibaren birlikte yürüttük İslam ile savaşın hangi boyutlara geldiğinin belgesidir. Liberman’ı sevindiren şey; “Arap ülkeleri bile bu bölgedeki riskin İsrail değil, Radikal İslami terörün olduğunu anlamıştır” sözünde gizlidir. Bunların radikal İslam dediği şey şuurlu İslam’dır. İslam’ı terörle birlikte anmaları ise kendileri açısından bir stratejidir. ABD ve İsrail’in BOP’a engel teşkil eden bütün şuurlu toplulukları etkisiz hale getirmeye çalışması yapılarının gereğidir. Asıl burada dikkate alınması gereken halkı Müslüman ülke yöneticilerinin takındıkları işbirlikçi tavırdır. İslam ülkelerinin kurtuluşu İslam Birliğindedir. İslam ülkelerinin birbiriyle kavgalı olmaları ancak Siyonizm’in işine yarar. ABD ve İsrail Türkiye’yi, Suriye’yi, Suudi Arabistan’ı bölmek istiyor. Irak’ı, Libya’yı, Yemen’i Afganistan’ı, Pakistan’ı parçalı hale getirdiler. Ve bu bölgeyi İslamsız bir hale getirmenin mücadelesini veriyorlar. Niyeti bu olan bir ABD ve İsrail’in peşine düşmek bize ancak zillet getirir.
TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ
Aslan düştüğü yerden kalkar. Türkiye’yi idare edenler Milli Görüş’ün teklif ettiği İslam Birliğinin kurulması için öncülük etmesidir. Bu ise D-8’leri güçlendirmeyi gerektirir. D-8 Yeni Bir Saadet Dünyasının kurulmasının ilk adımıdır. 15 yıldır ülkeyi idare eden AK Parti yöneticilerinin bu zamana kadar D-8’zi diline almamaları üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bilinmesi gereken başka bir gerçek şudur ki İslam ile Batının hesaplaşması kaçınılmaz bir şeydir. Ve hesaplaşmada zafer İslam’ın olacaktır. Selam hidayete tabi olanlara… -İsmail Hakkı Akkiraz