24 Kasım 2024 Pazar
17:11
Düşünce   Önceki Haber     |     Sonraki Haber       |      ANA SAYFA
Hızlı Yazdır! Hızlı Yazdır        
Yazı boyutunu:    

Tarih/Saat: 16 Ekim 2017 Pazartesi, 00:08:04

Müminin Yitik Malı: HİKMET

Hikmet, “yargıda bulunmak” manasındaki ‘hükm’ masdarından türemiş bir isimdir. Ayrıca “engellemek, alıkoymak, gemlemek; sağlam yapmak” mânalarına gelen ‘ihkâm’ ve muhkem kelimeleri ile de anlam ilişkisi vardır.

Hikmet, Bilme Gücünün Meyvesidir

Hayvanı, yönetmeye yarayan dizgine Arapçada “hakeme” veya “hikmet” denilmiştir. Genellikle yanlışa düşmekten koruduğu için düşünceye de “hikmet” denir.  Binaenaleyh bir hayvan için dizgin ne ise, insan için hikmet odur.

‘Hikmet’ sözlükte; ak-ı selim ve faydalı ilimle hareket ederek; her türlü kötülükten uzak durmak, her çeşit iyiliği yakalamaya çalışmak, her durumda ölçülü davranmak; yeri ve zamanı gelince taşı gediğine koyabilmektir.

Hikmet; hakikati arayan akl-ı selim sahibi temiz yürekli insanların üstün bir çalışma sonucu sahip olabildikleri çok değerli bir yetenektir.

İnsanı öteki canlılardan ayıran hikmet, düşünme veya bilme gücünün meyvesidir.

Hikmet, kişinin gerekli olan konularda bilgi sahibi olması, bu bilgi üzerinde düşünmesi ve bu bilgiye uygun davranış biçimleri sergileyebilmesidir.

Gerçek hakîm (bilge) kişiler; hem İlahî emirlere, hem akl-ı selime, hem de eskilerin tarihî tecrübelerinden devşirilmiş doğrulara göre hareket ederler. İşte onları başkalarından farklı kılan da bu önemli hususiyetleridir.

Eşyanın Hakikatini Bilmek

Bilindiği gibi ahlâkın meşru temeli doğru ve kesin bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi de, ‘hikmet’e sahip demektir. Yeterli araştırma ve sağlam tefekkür, kişiyi isabetli bir hükme varmaya, dolayısıyla hikmete göre iş yapmaya götürür.

Ayrıca, eşyanın hakikatini olduğu gibi bilmek ve ona göre hareket etmek de hikmet olarak görülür. Bu anlamda, bir meselenin sebeplerini, hakikatini, beşer kudretinin erişebildiği kadar, olduğu gibi aramak hikmet ilminin gayesidir.

Yine varlıklar arasındaki alaka ve irtibatı, olaylar arasındaki sebep sonuç münasebetini anlamak maksadı ile harcanan çabalar sonunda elde edilen amelî, tatbikî ve tecrübî bilgiye de hikmet denir. 

Sözde ve Fiilde İsabet

Hikmet, kuru nazarî (teorik) bir bilgi değil, mucibince amel edilen bir ilimdir. Nitekim hikmeti “sözde ve fiilde isabet” olarak tanımlayan âlimler, kavramın bu yönüne işaret etmişlerdir.

Evet bazı İslam âlimleri, Kur’an-ı kerimde “büyük bir hayır” olarak nitelenen hikmeti, “ilim ve amel uygunluğu” şeklinde yorumlamışlardır. Onlara göre; Allah’ın katında hakîm (hikmet sahibi) kimse, ilmiyle amel eden âlimdir.

Hikmetin başı Allah Korkusudur

Aynı şekilde hikmeti “fıkıh” kelimesiyle tefsir eden âlimler de ilim-amel bütünlüğüne vurgu yapmışlardır. Onlar, bu tesbiti yaparken;“Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih kılar” (Buhârî, Müslim) hadis-i şerifinin Arapçasında geçen “tefakkuh” kelimesini; ilmî genişlik ve ona paralel tutarlı davranış olarak anlamışlardır.

Kimileri de “Hikmetin başı Allah korkusudur” hadis-i şerifinden hareketle hikmeti, Allah korkusu olarak almışlardır. Kur’an-ı kerimin övdüğü bilgi, kuşkusuz ki kişiyi Rabbine götüren, ona doğruyu gösteren ve isabetli hareket etmesini sağlayan bilgidir. Ruhsuz, köksüz, kuru maddecilikle oyalayan, insanı Rabbinden uzaklaştıran bilgi hiçbir şeye yaramaz! Böyle bir bilgide; hikmet de kalbi tatmin eden bir özellik de bulunmaz. İşte bilgi ve hikmeti değerli kılan, onlara sahip olan insanın, Rabbi olan Allahü teâlâdan gereği gibi korkmasıdır.

Hikmet Müminin Yitiğidir

Hikmete ulaşmak; aklı kullanmakla beraber, büyük bir çaba ve uzun bir zaman gerektirir. Zira bu uzun süreç insanın teorik olarak bilgi donanımını güçlendirirken, diğer yandan, hayatı, kâinatı, insanları ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kanunları tanımasını, vahiyle olgular arasında sağlıklı irtibatlar kurmasını ve olgunlaşmasını sağlar.

Bu merhalelerden geçen, fikrî ve fiilî olgunlaşma sürecini dolduran, tabiata, insan psikolojisine, toplumsal hayata hükmeden kanunların bilgisine ulaşan insan artık hikmete yaklaşmış, hayatı değiştirme ve dönüştürme kıvamına ulaşmış, önce kendi nefsinde inkılabı başarmış ve bu inkılabı toplumsal platformda da gerçekleştirmeye aday hakîm (bilge kişi) hale gelmiştir.

“Hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır” (İbni Mâce, Tirmizî) meâlindeki hadis-i şerif; müslümanların, işlerine yarayan bilgiyi kimden ve nereden geldiğine bakmaksızın alabileceklerine işaret etmiş, dolayısıyla dış kültürlerden uygun biçimde faydalanmaya meşru kılmıştır.

Hikmet, İlim, Fikir ve Eylemdir

Bazı âlimler göre hikmet; Kur’an-ı kerimi anlama ve yaşama eylemidir. Kur’an-ı kerimin bildirdiği ilkeleri çelişkisiz bir biçimde hayata aktarma ve onları hem iç dünyamızda hem de sosyal alanda hakim kılabilme güç ve yeteneğidir.

Buna göre “hikmet”, hem ilim ve fikir, hem de isabetli eylemdir. Çünkü ahlak gibi uygulamalı bir alana ilişkin bilgiler, ancak hayata geçirilerek mana ve kıymet kazanırlar. Bunun için Kur’an-ı kerimde bildiklerine uygun şekilde hareket etmeyenler ağır bir dille eleştirilmişler: Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Tevratın mesajını ulaştırma ve onu uygulama yükümlülüğünü kabul ettikleri halde, bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler, kitaplar yüklenmiş eşeğe benzer.” (Cuma5)

Aynı zamanda ugulanamayan ve dolayısıyla faydasız olan ilim de hikmet değildir. Böyle bir ilimle uğraşıp zaman öldürmemek lazım. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:“Faydası olmayan ilimden Allah’a sığınırım.” (Müslim)

Bir Saatlik Tefekkür

Kur’ân-ı Kerîm’de ve diğer İslâmî kaynaklarda ilim, mârifet veya irfan, fikir, tefkir, tefekkür, tedebbür, taakkul, nazar, re’y, zikir, itibar gibi çok çeşitli kelimelerle insan için düşünme faaliyetinin önemi vurgulanmış; insanın ancak bu şekildeki bir düşünce zenginliği ile insanlık değerini koruyup geliştirebileceğine işaret edilmiştir.

Akıllarını kullanmayanlar; Bekara suresinin 171. âyet-i kerimesinde: “Sağır, dilsiz ve kördürler” şeklinde tavsif edilmişlerdir. Böyleleri, Enfâl suresinin 22. âyet-i kerimesinde de:  “Hayvanlardan daha şaşkındır,” şeklinde eştirilmişlerdir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz: “Bir saatlik tefekkür, bir senelik ibadetten daha hayırlıdır” buyurmuşlardır. (Keşfü’l-HafâI)

Hikmet Fezail-i Asliyyeden (Temel Erdemlerden)dir

Bu ve benzeri âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin de etkisiyle İslâm ahlâk kültüründe hikmet,“fezâil-i asliyye” denilen dört temel erdemin daima en başında yer alır. Bunlar; “hikmet, şecaat, iffet ve adalet” şeklinde sıralanır.

İnsan ancak, ilim ve fikirle insanlık değerini koruyup geliştirebilir. Akıl sahibi olmak, düşünmek, bilmek ve bildikleri üzerinde düşünüp sonuçlar elde etmek, insana özgü bir ayrıcalıktır.

Kur’an-ı kerim, Âdem aleyhisselamın meleklerden daha üstün olma sebebini, ona verilen, fakat meleklerin bilmediği bilgilerle izah eder. Çünkü ilim Allah’ın sıfatıdır. Bunun içindir ki biz; ‘düşünür’ kelimesi karşılığında ‘hakîm’ (hikmet sahibi) tabirini kullanıyoruz. Bu sebeple ilim ve hikmetten yoksun kalarak kendisini İlahî bir nitelikten de yoksun bırakan insan, kendi şahsına karşı en büyük haksızlığı yapmış sayılır. Ayrıca bu kişi, kendisine en değerli nimet olan aklı bağışlayan Allah’a karşı da nankörlük etmiş olur.

Allah Yoluna Hikmet ile Çağırmak 

Hikmet, dinimizi tebliğde de hayatî öneme sahiptir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle dâvet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette, yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir.” (Nahl 125) 

Bu ayet-i kerimede Hazret-i Peygambere, insanları Rabbinin yoluna hikmetle davet etmesi ve karşıt görüş ve inanışta olanlarla en güzel biçimde tartışması emrediliyor. Bu âyet-i kerime, insanların İslâm’a nasıl davet edileceğinin esasını öğretmektedir. Çünkü bilgi ve hikmetten yoksun, kaba ve taassupla yapılan bir davetin faydası olmaz. Ancak hikmet ve tatlı dil, gönülleri etkiler, insanları yumuşatır, yoldan çıkmışları yola getirir.

Kime Hikmet Verilmişse…

Kur’ân-ı Kerîm’de hikmet, on yerde kitap kelimesiyle beraber olmak üzere yirmi defa geçmektedir; ayrıca üç defa “mülk”, birer defa da mev‘iza, hayır ve âyet kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır; “hikmetün bâliga” (en olgun hikmet) tabiri ise bizzat Kur’ân-ı kerîm’i ifade eder.

Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “O, dilediğine hikmeti verir. Kime hikmet verilmişse, ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak temiz akıl sahipleri düşünüp anlar.” (Bekara 269)

“İşte böylece, içinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size ilahi mesajı ve hikmeti öğretecek ve ayrıca bilmediklerinizi size bildirecek bir elçi gönderdik.” (Bekara 151)

“Allah sana Kitab’ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.” (Nisa 113)

“Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik.” (Nisa 54)

Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:

“Hikmete sarıl. Çünkü hayır hikmettedir.” (Dârimî)

“Hikmetin başı Allah korkusudur.”

“Hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır.” (Tirmizî)

“Yalnız iki kişiye gıpta edilebilir. Bir adam ki Allah azze ve celle kendisine hikmet vermiştir, o adam bu hikmet gereğince hareket ediyor ve onu başkalarına öğretiyor ve bir adam ki Allah  celle celalüh kendisine mal vermiştir, o da bu malı Hak yolunda harcamaya koyulmuştur.”

“Ruhlarınızı hikmetli sözlerle dinlendirin (rahatlatın). Çünkü bedenler yorulduğu gibi ruhlar da yorulur.”

Kur’an-ı Kerim Hikmetlerle Doludur

Hikmetin en yücesi ve doruğa ulaşmış şekli, Allah’tan gelen âyetlerdir. Kur’an-ı kerim, her işi hikmetli olan Allahü teâlânın hikmetlerle dolu olan son kitabıdır. Kur’an-ı kerimin bütün âyet-i kerimeleri, sağlamlaştırılmış bir şekilde hikmeti öğretirler. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlânın ‘Hak’im’ sıfatı, ‘Alîm’, ‘Habîr’, ‘Aziz’ gibi bilgi ve bilmekle ilgili sıfatlarıyla birlikte kullanılıyor. Bu da hikmet’in bilgi, marifet ve bunlara bağlı olarak, hayır üretmek, hayırlı olanı yapmak olan manalarına işarettir.

Kendilerine ilimden nasip verilmemiş olanlar bu hikmeti anlamadıkları gibi hikmetle iş de yapmazlar. Peygamberlerin tebliğ ettiği vahye inanmış ve onu kendisine rehber edinmiş kimseler ‘hikmet’ten pay alırlar, ‘hikmet’le iş yapmanın, hikmetli düşünmenin yollarını bulurlar.

Hikmet, İslama Uygun Yaşamaktır

Hikmet “Bütün özel bilgi alanlarını kuşatan doğru, yararlı, kapsamlı ve derin bilgi; ilâhî gerçekleri, özellikle de Kur’an’ın yüksek anlamını kavramaktan doğan bilgi; İslâm dininin ilkelerine inanmak ve bunlara uygun yaşamakla gerçekleşen üstün bir hayat tarzıdır.

Hikmet: Fikir (düşünme), ilim (bilgi) ve amel-i salih (sağlıklı davranış)tır. Bu da; Kuran-ı kerimin uygulamalı tefsiri olan sünnet-i senniyyeyi, Peygamberimizin varisi olan müctehid İslam âlimlerinin rehberliğinde doğru bir şekilde öğrenip yaşamaktır.

Evet biz müslümanlara göre ‘hikmet’, Sevgili Peygamberimizin doğru bilgi ve erdemli yaşayış rehberi olan sünnet-i seniyyesi ve ona uygun olarak üretilmiş sağlam bilgiye dayalı doğru davranış biçimi olup çok kıymetlidir.

Hikmet, Sünnet-i Seniyyedir

İmam Şafiî hazretleri buyuruyor ki:

“Kur’an bilgisine sahip güvendiğim bir zattan şunu işittim: Hikmet, Allah’ın Elçisi’nin Sünnetidir. Hikmet, Kur’ân’a tabi kılınmış, Kitap ve hikmet öğrenimi Allah’ın kullarına ikramı sayılmışken, -doğrusunu Allah bilir ama- buradaki hikmete Allah’ın Elçisi’nin Sünneti dışında bir şey denemez. Bu sözlere katılmamak mümkün değildir. Nebimizin ümmetine öğrettiği iki şeyden birinin Kur’ân, diğerinin de Sünnet olduğunda ittifak edildiğine göre Sünnetin hikmet olması kaçınılmazdır.

Nitekim müfessirler: Nahl sure-i celilesinin: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et!”meâlindeki 125.  âyet-i kerimesinde geçen hikmeti; “gerçeği açıklayan, şüpheyi gideren delil, sahih ve muhkem söz” olarak tanımlamışlardır.

Bilindiği gibi Hazret-i Peygamber’in sünnet-i seniyyesi,” “gerçeği açıklayan, şüpheyi gideren delil, sahih ve muhkem söz”ün ta kendisidir.

Hikmet Ehli İnsanın Bazı Özellikleri

Aklını kullanır, kendi problemlerini çözmek için hergün bir kenara çekilip düşünür.

Dünya ve âhireti için kendisine lazım olan bilgileri sağlam ve güvenilir kaynaklardan öğrenir.

Öğrendiği bilgiler üzerinde zihinsel jimnastik yapar ve bu bilgileri dikkatli bir şekilde kullanır.

Zamanını çok iyi değerlendirir. Zamanı boşa geçirmediği gibi işlerini düzene sokar ve ehemmi mühimme tercih eder.

Kısa, orta ve uzun vadeli proglamlar hazırlar ve bunları hayata geçirmek için gece gündüz çalışır.

Yaşadığı ve çalıştığı mekanları ve eşyaları temiz ve düzenli tutar. Karışıklığa ve kargaşaya meydan vermez.

Temizliğe ve estetiğe önem verir, zaman ayırır.

Hergün yeni dostlar bulmaya çalışır ve varsa düşmanları azaltır.

Bu dünyanın geçici olduğunu bilir ve ona göre âhiretine dünyadan daha fazla önem verir.

Akşamları erken yatar, sabahları erken kalkar, sabah namazından sonra uyumaz işinin başına geçer.

Konuşmaktan çok dinlemeyi tercih eder ve kısa öz ve faydalı konuşur, boş konuşmaz.

Sorumluluklarını bilir ve asla ihmal etmez.

Herşeyi aklında tutmaya çalışmaz, düzgün not tutar.

Kimseye yük olmaz, herkese karıca kararınca yardımcı olmaya çalışır.

Kendisini başkalarının gözünde düşürecek söz ve davranışlardan uzak durur.

Güler yüzlü tatlı dilli olup kendini insanlara sevdirir.

İyice düşünüp taşınmadan hiçbir iş yapmaz ve hiçbir söz söylemez.

Maksadını aşan ve elli sene sonra da olsa kendisini zor durumda bırakacak söz ve davranışlardan uzak durur.

Sır tutmayı bilir.

Eline geçen fırsatları tembellik ve laubalilik yapmadan değerlendirir…(Mehmet Can)

   sefkatyayincilik.com

 

   manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden
   sorumlu değildir.

 

Paylaş :

Diğer Haberler
Yaradılıştaki hikmet
Birlik ve Beraberlik
İslam iktisadı ve faiz
BEDİUZZAMAN: "Zulmederek hürriyet fikri yok edilemez!.."
Çok Önemli bir kurum: "Hisbe Teşkilatı"
“Güzel, bazılarından kendini gizler!..”
İsmailağa Cemaati Üzerine Oynanan Oyunlar!
Ali Erbaş: “Batı, ilmi işgal ve imhada kullanıyor!..”
Küresel Sistemin Süper Güçleri
Bomboş şeyler peşinde koşarken hayatı kaçıran çağdaş insan!..
"Zulüm, alimlerim mücadelesiyle bitecek!"
Cinsiyetsizlik ve Cinsel Sapma
İslâmî cemaatlerin birliği?
"İslam Birliği" hayal değildir...
Erkeğin, Hanımına Karşı Görevleri...
İslam'da Zekâtın Yeri ve Önemi!..
Allahü Teâlâdan Başka Yaratıcı Yoktur!..
Kaza ve Kadere İmanın Mahiyeti
Âhirete İnanmayanın Vay Haline
Mesuliyetimiz Büyük, Daha Çok Çalışmalıyız!..
Rızkı Artıran, Ömrü Uzatan ve Hayatı Cennete Çeviren Bir İş!..
Müslüman Şahsiyetin En Temel Özelliği: Halîm Olmak
Kuran-ı Kerim En Büyük Mucizedir
Tasavvuf İlmi Neden Gereklidir?
Müslüman Mütevazı Olmalıdır...
Müslümanın Karakteristik Bir Vasfı: Hilim
Dinin Tarifi ve Mahiyeti
İslamda Hilmin Yeri ve Önemi
Kurban Hakkında Bilinmesi Gereken Bazı Hükümler
Arefe Gününün Fazileti Büyüktür
Din Nedir?
Müsamaha Medeniyeti...
Orucun Fayda ve Hikmetleri
Kadir Gecesi'nin Fazileti
BİRAZ EDEP YAHU
Copyright © 2008 - MANA HABER. Her Hakkı Saklıdır.  
manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden sorumlu değildir.
Sitemizde yayınlanan yazı, resim, grafik, ses ve görüntüler, ancak izin alındıktan sonra, kaynak gösterilerek ve link verilerek yayımlanabilir.