Hilmin, biri zihnî, diğeri de ahlâkî olmak üzere iki manası vardır. Zihnî anlamda hilim akıl demektir. Bu manadaki hilim; ahmaklık, sefahat ve cahilliğin zıddıdır. Buna göre akıllı insan azgınlık yapmaz, haddi aşmaz, öfkeye kapılıp kendinden geçmez.
Hilmin ahlâkî manasının kapsamına giren faziletler de şöyledir: Kızmama, öfkeyi yenme, cömertlik, onurlu davranış, hoşgörü, af, gönül zenginliği, dayanıklılık, kararlılık, kin gütmemek, sabır, sekinet, vakar; ihtiraslara ve diğer bencil duygulara hakim olmak.
Hilim erdemine sahip olan kimseye “halîm” denir. Halîm kişi; yumuşak huylu ve ağır başlıdır, kızmaz, öfkesinin kabarması halinde itidal ve sükûnetini korur, nefsine hâkim olur, gücü yettiği halde affeder, hoşuna gitmeyen şeyler karşısında sabreder ve tahammül gösterir, tahrik edici sebepler karşısında soğukkanlılığını korur, acı ve ıstırap verici hareketlere karşı kendini tutar.
Müslümanın Karakteristik Vasfı
Ignaz Goldziher gibi birçok müsteşrik; müslüman şahsiyetin karakterini belirleyen temel erdemin hilim olduğu kanaatine varmıştır. Zira cahiliye döneminde bu faziletin kıymeti bilinmezken, İslam dini onu, bütün müslümanlara yaymaya çalışmıştır.
Hilim, aynı zamanda; ‘cehl’ ve ‘sefeh’ kavramlarının zıddıdır. Bu iki kavram; kendine hâkim olmama, zulüm, serkeşlik, saldırganlık, barbarlık ve küstahlık gibi cahiliyet ahlakının karakteristik yapısını oluşturan duygu ve davranışları ifade eder.
Buna göre halîm; bu kötü ve çirkin huyların zıtlarıyla mevsuftur. Yani o; kendine hâkimdir, merhametlidir, haddini bilir, kimseyi rahatsız etmez, herkese saygılı davranır ve kendisine karşı yapılan haksızlıkları -gücü yettiği halde- bağışlar.
Halîm Sevilen Kişidir
Halîm kişiler, insanî ilişkilerde; sabırlı, hoşgörülü, toleranslı ve bağışlayıcı oldukları için; toplumun en çok sevilen ve takdir edilen insan tipleridirler.
Hilim sahibi ve hoşgörülü olmak; ileriyi gören, haksızlıkları cezalandırmada acele etmeyen ve musibetler karşısında sabırlı davranan büyük insanların işidir.
Evet ancak kendinden emîn, yaptığının doğruluğundan şüphe etmeyen ve ilâhî hikmet gereği, insanoğlunun çeşitli hazımsızlık ve zaaflarla malûl olduğunu bilen asîl ve güçlü insanlar halîm ve müsamahakâr olabilirler.
Hilim yani yumuşak huy, -bencil ve şımarık- çağımız insanının en çok ihtiyaç duyduğu ahlâkî erdemlerdendir.
Hilim, Allah’ın Bir İhsanıdır.
Hilim, Allah Teâlâ’nın büyük bir ihsanıdır. Kime verildi ise, ona dünya ve ahiret saadeti verilmiş, demektir. Zira hilim insanı hem dünyada hem de ahirette; bela ve musibetlerden korur, büyük nimetlere ve yüksek mertebelere kavuşturur.
Ocakları söndüren, ülkeleri tahrip eden uzun kavga ve savaşlar genellikle; hilimden yoksun zavallıların öfke, sabırsızlık, gereksiz tepki ve maksadı aşan sözleri sebebiyle başlar. Kızarak ve aşırı tepki gösterek söylenen sözler ve atılan adımlar, telafisi zor pişmanlıklar getirirler. Gerekli olduğu durumlarda tepkimizi; öfke hali geçtikten sonra ölçüp tartarak göstermeliyiz. Gösterdiğimiz tepki, bizi değil muhatabımızı pişman etmelidir.
Hem hilim hakkında hem de hilim kapsamına giren; akıl, basiret, kararlılık, öfkeye hâkim olma, affetme, hoşgörü, sabır, vakar, rıfk gibi ahlakî erdemler hakkında pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır.
Hilim Yüce Bir Huydur
Büyük ahlâk âlimi İmam-ı Mâverdî hazretleri; “hilim huyların en yücelerindendir,” demektedir. Edebü’d-Dünyâ ve’d-Din, s.245
İmam-ı Gâzzalî hazretleri, Âl-i İmrân suresi 79. âyet-i kerimede geçen: “Rabbaniler olunuz,” ifadesini “halim ve bilgili insanlar olunuz” şeklinde tefsir etmiştir.
Hasan-ı Basrî hazretleri de bu âyet-i kerimenin devamındaki “Cahiller, onlara sözlü sataşmada bulunduğunda, ‘Selâm!’ derler,” (Âl-i İmrân 79) ifadesini; “Onlar halîm insanlardır; kendilerine karşı cahilce ve küstahça davrananlara bu şekilde cahillik ve küstahlıkla karşılık vermezler,” biçiminde açıklamıştır.
Hilim kelimesi geçmemekle birlikte, anlamları itibariyle hilmin önemini ifade eden yüzlerce âyet-i kerime vardır. Bunlara örnek olarak şu âyet-i kerimeleri zikredilebiliriz:
“Onlar öfkelendikleri zaman bile affederler.”( Şûrâ 37)
“Her kim sabreder ve bağışlarsa, bilsin ki bu tutum davranışların en soylusu, en olumlusudur.” (Şûrâ 43)
“Güzel bir söz ve bağışlama, arkasından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır.” (Bakara 263)
“(Müslümanlar) affetsinler, hoşgörülü olsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını ister misiniz?” (Nûr 22)
“Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillikten uzak dur.”( A’raf 199)
“Rabbinizin bağışına, takvâ sahipleri için hazırlanmış olduğu, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah rızası için mal harcarlar; öfkelerini yenerler ve insanları affederler. Allah da (böyle) güzel davranışta bulunanları sever.” (Âl-i İmran133-134.)
Hilim Sosyal Barışın Anahtarıdır
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tutumla karşıla. O zaman göreceksin ki, seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse (bile) candan bir dost olacaktır.” (Fussılet 34)
Bu son ayet-i kerime, sosyal barışın sağlanmasında hilim erdeminin ne kadar büyük bir role sahip olduğunu göstermektedir. Zira burada halîm insanın ruhunu yansıtan davranışlardan biri olan; kötülüğe karşı iyilik, düşmanı bile dost yapan bir güç olarak nazara verilmiştir.
Ahlak âlimi İbnü’l-Mukaffa diyor ki:
“Sakın sana iftira atana öfke ve intikam duygusuyla karşılık verme! Hilim ve vakar içinde mâkul karşılık ver. Hiç şüphen olmasın ki üstünlük ve kuvvet daima yumuşak (halîm) olanındır.” Soft power (yumuşak güç) dedikleri şey de bu olsa gerek.
Hilim Üstün Bir Fazilettir
Buraya kadar ifade edilenlerden anlaşılacağı üzere İslâm ahlâkı, hilim sahibi olmayı; yani sabır, sekinet ve vakar gibi erdemlerle donanmayı; öfkeye, ihtiraslara ve diğer bencil duygulara hakim olmayı; kendini bilmez insanların küstahça davranışları karşısında akıllı, soğukkanlı, ağır başlı hareket etmeyi öngörür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Eğer hasmından daha güçlü isen, onu bağışlayarak güçlü olmanın şükrünü ödemiş ol!”
Hazret-i Ömer buyuruyor ki: “Allah nezdinde devlet başkanının hilminden, rıfkından ve yumuşaklığından daha değerli bir hilim yoktur. Çünkü o, güçlü olduğu halde yumuşaktır.”
Ömer bin Abdül Aziz hazretleri diyor ki: “Hilmin ilimle, affın kudretle birleşmesi sonucunda ulaşılan faziletten daha üstünü asla yoktur.”
Hilim Çok Kapsamlı Bir Erdemdir
Hasan-ı Basri hazretleri, hilim ahlakının kapsadığı başlıca erdemleri şu sözleriyle özetlemiştir:
“Müslümanın başlıca alâmetleri şunlardır: Dininde güçlü, kararlı ve yumuşak, imanı sağlam, tutumlu; hasta olduğunda tahammüllü, güçlü ve iyilik sever, arkadaşlık ve dostluğun sıkıntılarına katlanır, zorlulara sabreder, öfkesine mağlup olmaz, gurur ve kibre kapılmaz, ihtiraslarına yenilmez, midesi yüzünden şerefsizlik yapmaz, hırsı yüzünden küçülmez, basit hedeflerle yetinmez, mazluma yardım eder, zayıfa acır, cimrilik yapmaz, israf etmez, kendisine kötülük edeni bağışlar, cahili hoş görür, nefsi sıkıntıda olsa da herkes kendisinden yararlanır.”
Yine Hasan-ı Basrî hazretleri buyurdu ki: “Hilim o kadar değerli bir fazilettir ki, Allahü Teâlâ, peygamberleri bile en az hilim sıfatıyla nitelemiştir!” Bu ifade, aynı zamanda hilim kavramının Kur’an-ı kerimde neden az yer almış olduğuna işaret etmektedir. (Meydânî, I, 211).
Câhiz de şöyle demektedir: “Yüce Allah sâlih kullarını uzun uzun övdüğü halde onları nâdiren hilimle vasıflandırmıştır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de bunun sadece üç yerde peygamberleri hakkında zikretmiştir. O üç âyet-i kerime şunlardır:
“Şüphesiz İbrahim, halîm (çok içli, yumuşak huylu) bir kişiydi.” (Tevbe 114)
“İbrahim halîm (çok içli) ve Allah’a yönelen bir kimseydi.” (Hûd75)
“Biz de İbrahim’e halîm bir oğul (İshak aleyhisselam) ile müjdeledik.” (Sâffât 101)
Allah, Halîm Müslümanı Sever
Hilim, Kur’an-ı kerimde çok güçlü bir şekilde vurgulanmıştır: Zira insanlarla olan ilişkilerde ihsanla, adaletle hareket etme, zulümden kaçınma, şehvet ve ihtiraslarına gem vurma, kibir ve gururdan sakınma hilim ruhunun belirtileridir.
Lokman aleyhisselam oğluna şöyle nasihat etti: “Üç kimse şu üç durumda tanınır: Halim yani yumuşak huylu kimse kızgınlık anında; yiğit kimse savaş anında ve hakiki kardeş de ihtiyaç anında belli olur.”
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir. Yumuşaklıktan mahrum olan kimse ise dünya ve ahiret iyiliklerinden mahrum olur.” (Müslim)
“Allah yumuşak huyluyu ve utangaç kimseyi sever. Kötü sözlü, öfkeli kimseyi ise sevmez.” (İbn Hibbân)
Halîm Esma-i Hüsnâ’dandır
Aynı zamanda “hilim sahibi” manasında “halîm” Allahü Teâlânın Esma-i hüsnâsından olup, “çok sabırlı, günahkârları cezalandırmakta acele etmeyen ve her işi olması gerektiği ölçüde yapan” manasına gelir.
Rabbimiz celle celalüh, yarattıklarına karşı son derece yumuşak davranır. Günahkârları hemen cezalandırmaya gücü yettiği halde acele etmez, erteler. Böylece tövbe ve iyiliklerle günahını telafi etme imkân ve fırsatını verir. Emirlerine karşı gelenlerin azgınlığını, kötülük yapanların kötülüğünü ve zâlimlerin zulmünü gördüğü halde, onlardan intikam almakta acele etmez. Pişman olup tövbe eden ve boyun bükenlerin hatalarını affeder. Kendisine sığınanları boş çevirmez. Çünkü O, çok ihsan ve iyilik sahibidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Eğer Allah zulümleri (günahları) sebebiyle insanları (hemen) hesaba çekiverseydi, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı.” (Nahl, 61)
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ hilim sahibidir; yumuşak muameleyi sever.” (Buharî)
Halîm Kişi Kızmaz
Hilim, herkeste bulunmayan çok yüksek bir haslettir. Hiç şüphesiz Allahü Teâlâ’nın beğendiği işleri yapmak, sabır ile mümkündür. Hilim ise sabrın en yüksek derecesidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Mümin bir kimse, yumuşak huyu sayesinde gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılan kimsenin derecesine ulaşır.” (Hafız-ı Münzirî)
“Bir kimse Rasulullah sallallahü aleyhi ve selleme gelerek, ‘Ya Rasulallah, bana nasihatte bulun.’ dedi. Peygamber Efendimiz; ‘kızma!’ buyurdu. O kimse ikinci defa nasihat istedi, yine ‘kızma!’ buyurdu. Üçüncü defa nasihat isteyince, bu defa da ‘kızma!’ buyurdu.” (Buharî)
Hilim, hayatı anlamlı kılan, huzur ve barışı temin eden bir erdemdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Yumuşak huyluluk hangi işte bulunursa onu mutlaka güzelleştirir. O bir şeyden de çekilip alınınca onu çirkinleştirir.” (Müslim; Ebu Davud)
“Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.” (Müslim)
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir sahâbiyi överken “Sende Allah”ın sevdiği iki haslet vardır. Bunlardan biri hilim, diğeri de teennidir (kararlılık, ağır başlılık,)” buyurmuştur.
Hilim, Davetçinin Vazgeçilmez Vasfıdır
Hilim erdemi özellikle âlimler ve İslam davetçileri için de gerekli bir ahlâkî fazilettir. Zira İslama ve hak yola davet edilen muhatabı ezip onu rencide edecek sert ve kaba bir üslup tam aksi neticelere sebep olabilir. Böyle bir üslupla yapılan ikazlar karşısında insanlar bazan ana-babalarına karşı bile tahammülsüz olabilirler. Bu yüzden söylenen doğrular da gönüllere aksi tesir yapar, söz fayda ve cazibesini kaybeder. Kişi; bir kabahatinden dolayı kendisini sert bir şekilde azarlayan babasını dahi saldırgan bir canavar gibi görebilir. Kaynayan yağa su dökersen, ocağı da harap edersin, tencereyi de.
Allahü Teâlâ, Hazret-i Musa ve kardeşi Hazret-i Harun’u Firavun’a gönderirken şöyle buyurdu:
“Firavun’a gidin. Çünkü o gerçekten azıttı. Ona yumuşak sözler söyleyin. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.” (Tâhâ 43-44)
Yumuşak söz, karşı tarafı kızdırmaz; onun günahla, kötülükle gururlanma damarını kabartmaz. Azgın zorbaların başını döndüren cahillik ve bencilliği harekete geçirmez. Tersine kalbi uyarır. Uyanan kalp öğüt alır, azgınlığın sonundan korkmaya başlar.
Âlim de olsa, sonunda toprağa girecek ve toprak haline gelecek kimseye toprak gibi mütevazi olmak yakışır: Âlim toprak gibi mütevazı ve tahammüllü olmayacaksa, gitsin ilmini ve okuduklarını toprağa gömsün!
Hilim, Peygamberlerin Vasıflarındandır.
Hilim, peygamberlerin özelliklerindendir. Allahü Teâlâ, peygamberlerini bu özellikle övmüştür.
“Hilim” yukarıda da geçtiği gibi; Tevbe sûresi 14. ve Hûd suresi 75. âyet-i kerimelerinde İbrahim aleyhisselamın; Sâffat suresi 101. Âyet-i kerimesinde de oğlu İshak aleyhisselamın sıfatı olarak yer almaktadır.
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin ahlâkının temelini “hilim” fazileti teşkil ederdi. Nitekim meşhur hadis-i şerif kitabı Sünen-i Ebu Davud’ta “Hilim ve Peygamberin Ahlâkı” başlığı altında Efendimizin; hoşgörüsünü, affediciliğini ve sabrını anlatan hadislerin yer aldığı bir bölüm vardır.
Tecrübe ile Efendimizin hilmini yakından gören bazı yahudi âlimler, hemen iman edip müslüman oldular.
Resulullah’ın hilmi ve yumuşak ahlakı ile alakalı olarak âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et, (yapacağın bir) iş hakkında onlarla istişare et!” (Âl-i İmran, 159)
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz aleyhisselam, İslam dinini tebliği sırasında -özellikle ilk başlarda- müşriklerden çok eza, cefa ve saygısızlık gördü. Fakat tahammül etti ve bu engin hilminin meyvesi olarak da ya o müşriklerin kendileri ya da torunları müslüman oldu.
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, insanların en az kızanı, en çabuk razı olanı ve en çok bağışlayanı idi. Şahsına yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir şekilde intikam almamıştır. Öfkelenecek yerlerde sükunetini korur, mübarek hayatına kastedenleri bile bağışlardı. Kendisini taş yağmuruna tutan Taifliler için: “Allahım bunları affet, onlar bilmiyorlar,” diye hayır dua etti.
Efendimiz Ne Zaman Kızardı
Efendimiz aleyhisselam; mukaddesata hakaret veya bir saldırı söz konusu olduğu, yüksek değerler aşağılandığı veya başkasına zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman gayrete gelir, kızar, bir şekilde müdahale ederdi. Bu gibi -dinî gayretten dolayı gösterilen öfke-, yerinde ve olması gereken bir bir öfke olup değerlidir.
Hırsızlık yapan birisinin cezasının hafifletilmesi için aracı olanlara: “Bu suçu kızım Fatıma da yapsa, affetmem, cezasını veririm,” buyurdu.
Hilim sahibi müslüman da; şahsına karşı yapılan kötülük ve haksızlıkları sâkince karşılar, yapanı mazur görür, bağışlar, intikam derdine düşmez. Ayrıca onun ıslahı için hayır dua eder.
Bunun için halîm bir mümin; kendisine karşı kusur işleyen kardeşine asla kızmamalı, eğer ille de kızacaksa; “neden şeytanın oyununa geldin, edebini bozdun, düşmanlara maskara oldun, değerini düşürdün,” diye; din, iman ve insanlık adına kızmalıdır.