Yüce Dinimiz; eşlerin birbiriyle uyum için olmalarını, birbirinin hata ve kusurlarını görmezden gelmelerini ve birbirine karşı fedakâr olmalarını emreder. Her şeyde olduğu gibi aile hayatında da yegane örneğimiz sevgili Peygamberimiz Hezret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemdir. Efendimiz aleyhisselam; eşleri ile çok iyi geçinir, onların sıkıntılarına katlanır ve bu tavrı bütün müslümanlara da tavsiye ederdi. (Biz geçen hafta erkeğin, hanımı üzerindeki haklarını işlemiştik. Bu hafta da hanımın, kocası üzerindeki haklarına temas edeceğiz inşaallah:)
Kadın, erkeğin herşeyidir; hayat arkadaşı ve evinin yılmaz bekçisidir. Akşama kadar durmadan çalışır; evini temizler, yemek yapar, çamaşırlarla meşgul olur, çocukları yetiştirir ve tabii olarak gerilir ve rahatlamak için kocasının yolunu gözler. Dolayısıyla akıllı koca; kendisine bu kadar yardımcı olan hanımını asla ve asla üzmez, bilakis ona; hep güler yüz ve tatlı dille muamele eder ve her fırsatta gönlünü almaya çalışır! Bunu başarabilen erkek çok şanslıdır. Çünkü o; erken yaşlanmaz, -Allah'ın izniyle- stres kaynaklı hastalıklarla boğuşmaz, huzur ve mutluluk içinde yaşayıp gider.
Bunun tersini yapan; yani can yoldaşı ve hayat arkadaşı olan hanımını üzen, inciten ve kızdıran adam, pek akıllı sayılmaz. Çünkü böyle geçimsiz bir erkeğin hanımı; devamlı üzülerek sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, başka hastalıklar da ortaya çıkar. Hanımı hasta olan bir adam ise, mahvolmuş ve saadetini kaybetmiş, demektir. Çünkü o; artık hanımının hizmetinden, iyiliğinden ve yardımından mahrumdur. Hayatı; onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla ve ona; alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer.
Böyle bedbaht bir adam bilmelidir ki; bütün bu huzursuzluklara ve bitmeyen sıkıntılara kendi câhilliği ve huysuzluğu sebep olmuştur. Artık pişman olup dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının pek bir faydası olmaz, çünkü artık olan olmuş ve iş işten geçmiştir.
Kadınlara iyi davranmakla ilgili âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini meydana getiren, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının!” (Nisa 4)
“Kadınlarla iyi geçinin.” (Nisa 19)
“Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşrû çerçevede hakları vardır.” (Bekara 228)
Konu ile alakalı hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:
“Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü Teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak davranın ve iyilik edin!” (Müslim)
“Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da vardır.” (Müslim)
“Kadın, zayıf yaradılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!” (İbni Lal)
“Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan Benim.” (Nesai)
“Kadın doğrultmaya çalışılırken, kırılabilir. Kırılması boşanması demektir.” (Buhari)
“İman yönünden en üstün mümin, hanımına, en iyi davranandır.” (Tirmizi)
“Allahü Teâlâ, birinize mal ihsan ettiğinde, ikrama, önce kendisinden ve ev halkından başlasın!” (Müslim)
Erkeklerin, hanımları üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da kocaları üzerinde hakları vardır. Erkeklerin gözetmeleri gereken bu haklar, özetle şunlardır:
1- Nafakasını vermek. Helalinden nafakasını yani meşru olan bütün ihtiyaçlarını karşılamak.
2- Dinini öğretmek. Dinini bizzat öğretmek, yoksa öğrenecek imkân sağlamak.
3- Kalbini kırmamak. Üzmemek; ona güler yüzlü tatlı dilli davranmak, gönlünü hoş etmek.
4- Namusunu korumak. Evin dışında ona iş yaptırmamak ve harama girmesine imkân vermemek.
5- Sıkıntısına katlanmak. Mümkün olduğu kadar, -varsa- huysuzluklarına katlanmak ve onu hikmetle idare etmek.
6- Eğlendirmek. Evde onunla şakalaşmak ve eğlendirip sevindirmek.
7- Beşerî ihtiyacını karşılamak. Gerektiğinde, beşerî ihtiyacını tatmin etmek.
8- Hizmetçi tutmak. Durumuna göre, icab ederse ona hizmetçi tutmak.
9- Ayrı ev tutmak. İstediği taktirde ona ayrı ev tutmak yani kendi ailesiyle oturmak zorunda bırakmamak.
10- Sıla-i rahim yapmasına müsaade etmek. Meşru bir şekilde anne-babası ve akrabalarıyla görüşmesine engel olmamak.
11- İddet nafakasını vermek. Boşanma vuku bulursa, iddet müddeti içerisindeki nafakasını vermek.
12- Cenaze mesraflarını vermek. Ölürse, kefen ve başka cenaze masraflarını karşılamak. (Mehmet Can)