Halîm kişi; yumuşak huylu ve ağır başlıdır, kolay kolay kızmaz, öfkesi kabardığında itidal ve sükûnetini korur, her zaman nefsine hâkim olur, gücü yettiği halde affeder, nahoş ve tahrik edici sebepler karşısında dahi soğukkanlılığını muhafaza etmeyi başarır.
Hilim, Müslümanın Temel Erdemidir
Ignaz Goldziher gibi birçok müsteşrik; Müslüman şahsiyetin karakterini belirleyen en temel erdemin hilim olduğu kanaatine varmıştır. Zira cahiliye döneminde hilim erdeminin hiçbir kıymeti yokken, İslam dini onu, bütün müslümanlara aşılamaya çalıştı. Halîm kişi, insanî ilişkilerde; sabırlı, hoşgörülü, toleranslı ve bağışlayıcı olduğu için; toplumda en çok sevilen ve en çok takdir edilen insan tipidir.
Hilim ve hoşgörü; ileriyi gören, haksızlıkları cezalandırmada acele etmeyen ve musibetler karşısında sabırlı davranan büyük insanların önemli bir vasfıdır. Evet ancak kendinden emîn, yaptığının doğruluğundan şüphe etmeyen ve -İlâhî hikmet gereği-, insanoğlunun çeşitli hazımsızlık ve zaaflarla ma'lûl olduğunun bilincinde olan asîl ve güçlü insanlar, halîm ve hoşgörülü olabilirler.
Hilim Sosyal Barışın Anahtarıdır
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tutumla karşıla. O zaman göreceksin ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse (bile) candan bir dost olacaktır.” (Fussılet 34)
Bu ayet-i kerime, sosyal barışın sağlanmasında hilim erdeminin ne kadar büyük bir role sahip olduğunu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira burada halîm insanın ruhunu yansıtan davranışlardan biri olan; “kötülüğe karşı iyilik yapmak”,düşmanı bile dost yapan bir güç olarak nazara verilmektedir.
Ahlak âlimi İbnü'l-Mukaffa diyor ki: “Sakın sana iftira atana, öfke ve intikam duygusuyla karşılık verme! Hilim ve vakar içinde mâkul ve orantılı karşılık ver. Hiç şüphen olmasın ki üstünlük ve kuvvet, daima halîm olan insanındır.” İşte şimdilerde soft power yani yumuşak güç dedikleri şey de bu olsa gerek.
Hilim, Rabbimizin Sıfatıdır
Hilm, Allahü Teâlânın yüce sıfatlarından biridir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Şüphesiz ki; gökleri ve yeri yok olmaktan koruyan, Allah'tır. Şayet onlar yıkılacak olursa, onları Allah'tan başka kimse tutamaz. Doğrusu O, Halîm'dir, Gafûr'dur!” (Fatır 41) Bu âyet-i kerimeden önce geçen iki âyet-i kerimede, inkâr edenlerin davranışları anlatılmaktadır. Buna göre Yüce Rabbimiz; kullarını kendisine karşı isyan içinde gördüğü halde, “Halîm” sıfatıyla onlara muamele ediyor; günahtan vazgeçme imkân ve fırsatını bahşediyor. Ayrıca lütfen ve keremen; bu inkârdan dönenleri bir mağfiretin beklediğini de ilân ediyor. İşte bundan dolayı, “O, Halîmdir, Gafûr'dur” (çok müsamahalı ve çok affedicidir,) buyuruluyor.
Hilim, Peygamberlerin Vasıflarındandır.
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin ahlâkının temelini “hilim” fazileti teşkil ederdi. Resulullah'ın hilmi ve yumuşak ahlakı ile alakalı olarak âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet Sen, kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et, (yapacağın bir) iş hakkında onlarla istişare et!” (Âl-i İmran, 159)
Bunun için Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, insanların en az kızanı, en çabuk râzı olanı ve en çok bağışlayanı idi. Şahsına yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir şekilde intikam almazdı. Öfkelenecek yerlerde sükunetini korur, mübarek hayatına kastedenleri bile bağışlardı. Kendisini taş yağmuruna tutan Tâifliler için dahi: “Allahım, onları affet, onlar bilmiyorlar,” diye hayır duada bulundu.
Hilim Yüce Bir Huydur
Hilim ahlakının önemini ifade eden yüzlerce âyet-i kerime vardır, birkaçı şöyledir:
“Onlar öfkelendikleri zaman bile affederler.” ( Şûrâ 37)
“Her kim sabreder ve bağışlarsa, bilsin ki bu tutum davranışların en asili, en olumlusudur.” (Şûrâ 43)
“Güzel bir söz ve bağışlama, arkasından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır.” (Bakara 263)
“Af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillere aldırış etme!” ( Araf 199)
Hilim Çok Yüksek Bir Derecedir
Hilim, herkeste bulunmayan çok yüksek bir haslettir. Hiç şüphesiz Allahü Teâlâ'nın beğendiği işleri yapmak, sabır ile mümkündür. Hilim ise, sabrın en yüksek derecesidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Mümin bir kimse, yumuşak huyu sayesinde gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılan kimsenin derecesine ulaşır.” (Hafız-ı Münzirî)
“Bir kimse Resulullah sallallahü aleyhi ve selleme gelerek, ‘Ya Resulallah, bana nasihatte bulun,' dedi. Peygamber Efendimiz; ‘kızma!' buyurdu. O kimse ikinci defa nasihat istedi, yine ‘kızma!' buyurdu. Üçüncü defa nasihat isteyince, yine ‘kızma!' buyurdu.” (Buharî)
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir sahâbiyi överken “Sende Allah”ın sevdiği iki haslet vardır. Bunlardan biri hilim, diğeri de teennidir (kararlılık, ağır başlılık,)” buyurmuştur.
Hilim, Allah'ın Bir İhsanıdır
Hilim yani yumuşaklık ve esneklik, Allah Teâlâ'nın büyük bir ihsanıdır. Kime verildi ise, ona dünya ve âhiret saadeti verilmiş, demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve âhiret iyilikleri verilmiştir. Yumuşaklıktan mahrum olan kimse ise, dünya ve ahiret iyiliklerinden mahrum olur.” (Müslim) Zira hilim; insanı hem dünyada hem de âhirette; bela ve musibetlerden korur, büyük nimetlere ve yüksek mertebelere kavuşturur. Ocakları söndüren, memleketleri tahrip eden büyük kavgalar; genellikle hilimden yoksun zavallıların; öfke, sabırsızlık, gereksiz tepki ve maksadı aşan sözleri sebebiyle başlar. Kızarak ve aşırı tepki gösterek söylenen sözler ve atılan adımlar, -çoğu zaman- telafisi zor pişmanlıklar getirir. Bunun için; gerekli olduğu durumlarda tepkimizi; öfke hali geçtikten sonra ölçüp tartarak göstermeliyiz. Ayrıca gösterdiğimiz tepki, bizi değil muhatabımızı pişman etmelidir.
Sataşanlara ‘Selâm' Derler!
İmam-ı Gazalî Hazretleri, Âl-i İmrân sure-i celilesinin 79. âyet-i kerimesinde geçen: “Rabbanîler olunuz,” ifadesini “halim ve bilgili insanlar olunuz” şeklinde tefsir etmiştir.
Hasan-ı Basrî hazretleri de bu âyet-i kerimenin devamındaki “Câhiller, onlara sözlü sataşmada bulunduğunda, ‘selâm!' derler,” (Âl-i İmrân 79) ifadesini; “Onlar halîm insanlardır; kendilerine karşı câhilce ve küstahça davrananlara bu şekilde cahillik ve küstahlıkla karşılık vermezler,” biçiminde açıklamıştır.
Yine Hasan-ı Basrî hazretleri buyurdu ki: “Hilim o kadar değerli bir fazilettir ki, Allahü Teâlâ, peygamberlerini bile onunla en az nitelemiştir!”
Câhiz de şöyle der: Yüce Allah, sâlih kullarını uzun uzun övdüğü halde, onları nâdiren hilimle vasıflandırmıştır.
Hilim, Davetçinin Vazgeçilmez Vasfıdır
Hilim erdemi, özellikle âlimler ve İslam davetçileri için de çok gerekli bir ahlâkî fazilettir. Zira İslama ve hak yola davet edilen muhatabı; ezecek ve rencide edecek sert ve kaba bir üslup, tam aksi neticelere sebep olabilir. Böyle bir üslupla yapılan ikazlar karşısında insanlar, bazan ana-babalarına karşı bile tahammülsüz olabilirler. Bu üslüpla söylenen doğrular da gönüllere aksi tesir yapar, kelam, fayda ve cazibesini kaybeder. Kişi; bir kabahatinden dolayı kendisini çok sert bir şekilde azarlayan babasını dahi, saldırgan bir canavar gibi görebilir. Boşuna; “kaynayan yağa su dökersen, ocağı da harap edersin, tencereyi de!” dememişler.
Bunun için insan âlim de olsa, sonunda kabre girip toprak olacaktır. Bunun için toprak gibi mütevazı olmak gerekir. Büyük bir zat diyor ki: “Âlim, toprak gibi mütevazı ve tahammüllü olmayacaksa, gitsin ilmini de okuduklarını da toprağa gömsün!”
Allahü Teâlâ, Hazret-i Musa ve kardeşi Hazret-i Harun'u Firavun'a gönderirken şöyle buyurdu:
“Firavun'a gidin. Çünkü o gerçekten azıttı. Ona yumuşak sözler söyleyin. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.” (Tâhâ 43-44)
Yumuşak söz, karşı tarafı kızdırmaz; onun günahla, kötülükle gururlanma damarını kabartmaz; azgın zorbaların başını döndüren câhillik ve bencilliği harekete geçirmez. Tersine kalbi uyarır; uyanan kalb ise, öğüt alır; isyan ve azgınlığın sonundan korkmaya başlar, vesselam…