Tıpkı insanlar ve diğer bütün canlılar gibi dünyanın da bir ömrü ve bir sonu vardır. Dünyanın bu son bulma anına “Kıyamet” denir. Allahü Teâlâ, kıyamet günü bütün ölüleri diriltecek ve hepsini “mahşer” denilen yerde toplayacaktır. Bu yeni âleme de “âhiret” denir.
Âhiret, metafizik yani duyu ötesi bir olgu olduğu için, gözlem ve deneye dayanan potizitif bilimlerle açıklanamaz. Aklın kesinlikle gerekli gördüğü âhiret hayatı hakkındaki tek bilgi kaynağımız vahiydir; yani Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. Evet âhiret hakkında, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden öğrendiklerimizden başka bir şey bilmiyoruz.
Âhirete Nasıl İnanırız?
İmanın beşinci rüknü, âhirete; yani bir gün mutlaka Kıyâmetin kopup bu dünyanın yok olacağına inanmaktır. Bu inancımızı “âmentü”de; “ve'l-yevmi'l-âhiri” (âhiret gününe inandım,” şeklinde ifade ederiz.
Bütün canlılar ölüp dünya yok olduktan sonra, Hak Teâlâ, insanları tekrar diriltecek. Sevab ve günahlar tartılacak. Herkes, hayır olsun şer olsun amellerinin karşılığını görecektir. İyi amelin karşılığı ebedî cennet, kötü amelin karşılığı ise cehennemdir. Kâfirler, cehennemde ebedî kalacaklardır. Cehenneme giren günahkâr mü'minler ise, cezâlarını çektikten sonra mutlaka oradan çıkıp cennete gireceklerdir.
Âhirete İnanmayan Kişi, Mümin Değildir
Allahü Teâlâ, Kuran-ı kerimin birçok âyet-i kerimesinde âhiret hayatının var olduğunu bildirmekte, insanları bu büyük hakikate inanmaya çağırmakta ve âhirete inanmayan kimseleri mümin saymamaktadır. Allahü Teâlâ, Kur'an-ı kerimde şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, O'na indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaplara iman(da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse, tam anlamıyla sapıtmıştır.” (Nisa 136)
“Habibim! Sana indirilen Kitab'a ve Senden önce indirilen kitaba inanan müminlere; namaz kılanlara, zekât verenlere, Allah'a ve âhiret gününe inananlara elbette büyük ecir vereceğiz.” (Nisa 162)
“Allah'a ve âhiret gününe inanmayanları da Allah sevmez.” (Nisa 38)
Âhirete Hazırlanmamız Gerekir
Dinimizde âhirete inanmanın yeri büyüktür. Âhiret inancı, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde genellikle Allah'a iman ile birlikte geçmektedir. Kuran-ı kerimde âhiret hayatına çok önem verilmekte, hemen hemen bütün surelerde çeşitli de-yim ve kelimelerle âhiret inancı vurgulanmaktadır. Ayrıca muhtelif örnekler verilerek âhiret inancı insanların beynine ve kalbine kazınmaya çalışılmaktadır.
Namaz kılarken her gün defalarca; “Allah, ceza ve mükâfat gününün sahibidir,”(Fâtiha 4) deriz.
Bu âyet-i kerime, bizim yaptığımız her işin bir karşılığının ve bedelinin olduğunu, hareketlerimizin ve davranışlarımızın hesabını vereceğimiz âhirete hazırlanmamız gerektiğini hatırlatır. Böyle bir hazırlık ise, hareketlerimize çekidüzen vermemizi sağlar.
Âhirete İmanın Delilleri
İnsanlar bu dünyada çok farklı yaşarlar; iyi, doğru, güzel, faydalı ve âdil karakterli olanların yanında; kötü, yanlış, çirkin, zararlı ve zâlim karakterli insanlar da çoktur. Şayet âhiret hayatı olmasaydı; iyilikler mükâfatsız, kötülükler de cezasız kalırdı. Bu ise, Allahü Teâlânın mutlak adâletine aykırıdır.
Âhiret hayatı hakkındaki naklî delillerden birkaçı şöyledir:
“Habibim, onlar Sana indirilen Kitaba da, Senden önce indirilenlere de inanırlar; âhirete de onlar kesinlikle inanırlar.” (Bakara 4)
“Allah'a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyen kimselerin, Rableri katında büyük sevapları vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.” (Bakara 62)
“Biz, Allah'tan geldik ve Allah'a döneceğiz.” (Bekara 185)
“Allah, ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı.” (Mülk 2)
“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor.” (Kıyame 36)
“Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini; inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Casiye 21)
Âhirete İman Esastır
Metafizik olan yani duyularla algılanamayan, deney ve gözlem alanının dışında kalan âhirete inanan kimse, imanın diğer rükünlerine yani Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve kadere kolayca inanır. Çünkü âhiretle ilgili tek bilgi kaynağı dindir; yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdir. Bunun içindir ki, âhiretin varlığına gerçekten inanmanın, iman esasları arasında çok önemli bir yeri vardır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İnsanlardan bazıları, biz Allah'a ve âhiret gününe inandık, derler. Halbuki onlar inanıcılar değildir-ler.” (Bekara 8)
Âhirete İnanmayanın Vay Haline!
Herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını tastamam bulacağı âhiret, inanan ve inanmayan kişinin arasındaki büyük farkın ortaya konulacağı yerdir. Dolayısıyla âhiret; inanan için müjde, inanmayan için korku ve dehşet kaynağıdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”(Haşr 18)
Bunun için deriz ki; bütün dinlerin bildirdiği âhirete inanmak en doğru ve en ihtiyatlı yol olup insana çok şeyler kazandırır. -Maazallah- inkâr ise, çok yanlış ve çok tehlikeli bir yol olup insanı mahfeder. Bunun için biz; zavallı münkirlere diyoruz ki: “Şayet -faraza- sizin dediğiniz olursa; bize hiçbir şey olmaz, fakat bizim dediğimiz olursa -ki yüzde yüz olacak- o zaman sizin ve sizin gibilerin vay haline!”