20. yüzyılın yetiştirdiği büyük İslam alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi, vefatının 57. sene-i devriyesinde rahmetle anılıyor. Bediüzzaman Said Nursî, İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminin önde gelen İslâm mütefekkirlerinden birisi. 83 yıllık ömrünün büyük bir kısmını Sibirya’da esaret, Türkiye’de de hapis ve sürgünle geçiren Said Nursi, 130 parçadan ve 6 bin sayfadan oluşan Risale-i Nurları sürgün dönemlerinde yazdı. 6 bin sayfaya ulaşan ve 130 parçadan teşekkül eden Risale-i Nur’un müellifi olarak tanınan Said Nursi’nin yüzbinlerce seveni bulunuyor. Risale-i Nur Külliyatı, güncel meselelerin yanı sıra, sosyal, siyasal, ekonomik ve eğitim gibi birçok alanda insanlığa ışık tutmaya devam ediyor.
EHL-İ SÜNNET ÇİZGİSİNDE VATANA HİZMET ETTİ
Akit’e konuşan Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden, Hayrat Vakfı Başkan Yardımcısı Ahmet Semiz, Said Nursi’nin her daim ehl-i sünnet çizgisinde vatanına ve milletine hizmet ettiğini ve vurguladı. Semiz, “Peygamber Efendimiz (sav) bize iki emanet bırakmıştır. Bunlardan birisi Kur’an-ı Azimüşşan, diğeri Sünnet-i Seniyyesidir. Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle biz ne zaman bunlara sıkı sıkıya yapıştıysak terakki ettik, ne zaman bıraktıysak da tedenni ettik. Bunu fark eden Üstad Hazretleri, bütün gayretini iman ve Kur’an hizmetine yoğunlaştırmıştır. Bütün çalışmalarını ehl-i sünnet çizgisi üzere yürütmüştür. Telif ettiği Risale-i Nurlar, dün olduğu gibi bugün de fert ve toplumun ıslahı ve selameti için adeta reçete olmuştur. Mahzun gönüllere ümit vermiştir. Üstad Hazretleri gerek şahsi hayatı, gerekse eserleriyle her daim hak ve adaleti savunmuştur. Biz talebelerine de hak üzere yaşamayı ve hakkın yanında olmayı emir buyurmuştur. Bugün hamdolsun Risale-i Nur talebeleri, Üstadımızın hayatlarında olduğu gibi, ehl-i sünnet üzere yaşama gayretindedirler. İstikametten taviz vermeksizin, birlik ve beraberlik içinde vatan ve millete hizmet etmektedirler” diye konuştu.
İNSANLIĞIN MESELELERİNE KUR’AN’IN IŞIĞINI TUTTU
Nur Hareketi kuruluşlarından Barla Platformu’nun Başkanı ve AK Parti Isparta Milletvekili Said Yüce, Bediüzzaman Hazretlerinin insanlığın meselelerine Kur’an’ın ışığını tuttuğunu belirterek “Bugün Bediüzzaman Hazretlerinin vefatının 57. yılı. Asrımızın büyük İslam alimi, müceddidi Bediüzzaman, telif ettiği 6 bin sayfalık Kur’an tefsirleriyle günümüz insanının hem dünya hem de ahiret saadetinin kurtuluşu için çalışmıştır. Kur’an’ın bu asra bakan manevi bir tefsiri hüviyetindeki Risale-i Nurlar günümüz insanının en büyük meselelerine çözümler getirmiştir. Aslında Bediüzzaman’ın getirdiği en büyük yenilik fen ilimleriyle din ilimlerinin birlikte okutulmasını tavsiye etmesidir. Kainatta mikro alemden mikro aleme kadar yaratılmış olan bütün mevcudatın ve mahlukatın hakiki sahibini bilmemizi ve tanımamızı istemiştir. Aleme bakarken tefekkür nazarıyla bakmayı öğretmiştir. Bütün yaratılmışların kimin tarafından yaratıldığını ve kusursuz mükemmellikte yaratılan kainattaki büyük nizamı her an nazara vermiştir. Bediüzzaman, Marifetullah’ın, bilim ve dinin beraber okutulmasıyla bilinebileceğini ifade etmiştir. İnsanlığın, ‘nereden geliyoruz?’ , ‘nereye gidiyoruz?’ ve ‘dünyadaki vazifemiz nedir?’ gibi en büyük 3 sualine Kur’an çerçevesinden ışık tutmuştur” dedi.
İttihad-ı İslam bu zamanın farz bir vazifesidir
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, sömürgeleştirme yoluyla tehdit edilen İslam Âleminin birliğini korumak için mücadele verdi. İslam Dünyasının birliğini temin eden Osmanlı Devleti’nin yıkılmaması için gayret gösterdi. Birinci Dünya savaşında talebeleriyle birlikte Ermeni ve Ruslara karşı gönüllü milis albayı olarak vatanı savundu. Gazilik rütbesini kazandı.
Zaman imanı kurtarma zamanıdır
18. yüzyılla birlikte Batı felsefesi sömürgecilik üzerinden hem İslam düşüncesini hem de Müslümanca hayatı tehdit etmeye başladı. Dayanak noktası Kur’an ve nebevi sünnet olan İslam medeniyetinin nurunu söndürmeye çalıştı. Hz. Üstad Avrupa’dan gelen inkârın kaynağını ve hedefini çok iyi biliyordu. İmanın kendisini, esaslarını, köklerini hedef alan dinsizliğin cehaletten gelmediğini, pozitif bilimlerden geldiğini görüyordu. Bunun için de; en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çevirerek imanı kuvvetlendirmekti. Öncelikle imana hizmeti esas alıp, imanı kurtarmaktı. Her şeyden ziyade imanın esaslarıyla meşgul olmak kat’î bir zaruret hatta mecburiyet hâline gelmişti. Onun için ömrü boyunca bütün kuvvetiyle küfre karşı imanın müdafaa ve güçlendirilmesi için çalıştı. Bu yüzden bütün mesaisini iman üzerinde yoğunlaştırarak toplumda kuvvetli ve tahkiki bir imanın yerleşmesi için gayret etti. Batının bilimden gelen dinsizlik fikirlerini dirilmeyecek şekilde öldüren ve çürüten birçok ilmi orijinal eserler telif etti. Bu eserler Anadolu’da dinsizlik fikirlerinin yayılmasını engelleyen birer kale oldu. Üstad Bediüzzaman bu sayede İslâm medeniyetinin batı medeniyeti karşısındaki üstünlüğünü kesin ve ikna edici delillerle ispat etti. Batı medeniyetinin İslâm düşünce dünyası üzerindeki olumsuz etkilerini kırdı.
Kur’an söndürülmez manevî bir güneştir
Avrupa; “Bu Kur’an Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakikî hâkim olamayız. Bunun kaldırılmasına ve çürütülmesine çalışmalıyız” sözleriyle İslam düşüncesine ve Müslümanca yaşama meydan okudu. Buna karşı Bediüzzaman Hazretleri “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!” diyerek dünya sathında Kur’an hakikatlerinin asrın idrakine uygun açıklanmasını hayatının gayesi edindi. Otuz yıl süren baskılar, mahkemeler, hapishaneler, sürgünler Hz. Üstadı bu gayesinden döndüremedi. Hiçbir sıkıntı ona azminden taviz verdiremedi. O, yılmaz bir irade ve tam bir kararlılıkla hedefine doğru yürüdü. Bu uğurda yüz otuz risale telif etti. Yüce Allah da onu bu gayesinde muvaffak kıldı. (Uğur Bahri Davarcı)