Iyilik edenlere hürmet edilir. Nîmet sâhipleri, büyük bilinir. O hâlde, her nîmetin gerçek sâhibi olan Allahü Teâlâya sükretmek, insanlik icabidir. Aklin lüzum gösterdigi bir vazîfe, bir borçtur. Fakat insanlar, Allahü Teâlâya nasil sükredeceklerini bilmezler. Çünkü O’na yapilacak sükür O’nun istedigi sekilde olmasi gerekir. Iste, O’nun tarafindan bildirilen, tâzim, hürmet ve sükür sekli, Sevgili Peygamberlerimiz Muhammed aleyhisselamin bildirdigi yüce Islam dinidir. O’na kalple yapilacak hürmetler dinde bildirilmis, dille yapilacak sükürler orada gösterilmistir. Her uzvun yapacagi isler, açik ve genis olarak orada beyan buyurulmustur. O halde Allahü Teâlâya sükretmek, O’nun dînini kabul etmek ve dîninin hükümlerine, yani emir ve yasaklarina uymakla mümkündür.
Sükür, Allahü Teâlânin verdigi nîmetleri, O’nun emrettigi gibi kullanmaktir. Beden nîmetinin sükrü, bedendeki her uzvun, organin, Allahü Teâlânin begendigi isleri yapmasiyladir. Malin sükrü, parayi haram, günah olan yerlere harcamamak, israf etmemek ve zekâtinin verilmesi, hayir, hasenâtin yapilmasiyla olur. Rütbe, mevkî sâhibi olanlarin bu nîmete sükretmesi ise, insanlara ve Islâmiyete hizmet etmesi, kimseye, zulüm, kötülük ve haksizlik yapmamasiyladir.
Hadis-i serifte buyuruldu ki: “Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem gece namazi için iki ayagi veya iki baldiri sisinceye kadar ayakta dururdu. Hazret-i Aise radiyallahü anha, kendisine: Ey Allah’in Peygamberi! Allah, islenmis ve islenmesi muhtemel günahlarini bagislamistir. Ibadet için neden bu kadar yoruluyorsun? deyince, Peygamberimiz: “Ya Aise! Ben sükreden bir kul olmayayim mi?” diye cevap verdi.” (Buhari) Peygamberimiz bu ibadetini, Allah’in kendisine lütfettigi nimetlere sükretmek için yaptigini ifade buyuruyor.
Sükür, nîmetlerin artmasina, devâmina ve kaybolmamasina sebep olur. Allahü Teâlâ, Ibrâhim sûresi 7. âyet-i kerimesinde meâlen; “Nîmetlerime sükrederseniz, arttiririm. Nankörlük ederseniz, muhakkak azâbim çok siddetli olur.” ve Nisâ sûresi 147. âyetinde meâlen; “Îmân ederseniz ve sükrederseniz, neden size azâb edeyim?” yâni azâb etmem buyuruyor. Allah Teâlâ baska bir âyet-i kerimede ise söyle buyuruyor: “Beni anin, ben de sizi anayim. Bana sükredin, nankörlük etmeyin!” (Fatir 39) Bu âyet-i kerime iki seyi emrediyor, bir seyi de yasakliyor. Emrettigi iki seyden birisi Allah’i anmak, digeri de O’na sükretmek. Yasakladigi sey de nankörlük etmektir.
Insanlardan gelen iyiliklere tesekkür etmek de, Allahü Teâlâya sükretmek olur. Hadîs-i serîfte; “Insanlara tesekkür etmeyen, Allahü Teâlâya sükretmis olmaz.” (Imam Ahmed) buyruldu. Insanlarin birbirine iyilik yapmasi, Allahü Teâlânin nîmetidir, ihsânidir. O hatirlatmazsa, kimse kimseye iyilik yapmayi irâde ve arzu edemez.
Allahü Teâlâ Musa aleyhisselama söyle buyurdu: "Bir kimse kendine verdigim nimeti benden bilip kendinden bilmezse nimetlerin sükrünü eda etmis olur. Bir kimse de rizkini kendi çalismasi ile bilip benden bilmez ise nimetin sükrünü eda etmemis olur." (Mehmet Can)