24 Kasım 2024 Pazar
17:10
Düşünce   Önceki Haber     |     Sonraki Haber       |      ANA SAYFA
Hızlı Yazdır! Hızlı Yazdır        
Yazı boyutunu:    

Tarih/Saat: 31 Mayıs 2017 Çarşamba, 01:34:13

Fazilet Kahramanlarının Ortak Özelliği!..

En İnsanî Huy: Cömertlik

Cömertlik, cimriliğin zıddı olup; Dinimizin tavsiye ettiği ve övdüğü en güzel ve en insanî huylardan biridir. Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden malını muhtaçlara vermek, iyilik etmek, yardımcı olmaktır.


Cömertlik; el açıklığı, eldeki imkânları meşrû ölçüler içinde, gönüllü olarak ihtiyaç sahiplerinin yararına sunmaktır. Cömertlik; malı, parayı hayırlı yerlere - içtenlikle ve seve seve- vermektir. Cömertlik; İslamiyetin emrettiği şekilde hayır-hasenat yapmaktan zevk almaktır. Cömertlik, kendi malında başkalarının da payı olduğunu düşünebilen kahramanların davranışıdır. Cömert insan; veren değil, verdiğine sevinendir. Bedenî imkânlar, makam-mevki, ilim ve servet gibi maddî ve mânevî imkân ve kabiliyetlerin hayır yolunda kullanılması da cömertliktir. Buna göre; eli açık, kerem sahibi, ihsanda bulunmayı ve yardım etmeyi seven kişi cömerttir.

Toplumsal Huzurun Mayası

Dünya hayatı geçicidir, mülk ise Allah’a aittir. Bu anlayışa sahip bahtiyar zenginler; mallarını cömertçe toplum yararına ve muhtaçların menfaatine kullanırlar. Bu çok önemli bir davranıştır. Çünkü cömertlik, sosyal barışın ve toplumsal huzurun mayasıdır. Cömert insanlar, toplumun varlığına varlık katarak birlik ve beraberlik ruhunu canlandırır, sosyal adaletin tecelli etmesine katkıda bulunurlar.

Sosyal adalet; toplumsal sınıflar arasındaki iktisadî dengesizliklerin giderilmesi, ekonomik olarak zayıf durumda bulunan sınıfların, diğer sınıflara karşı korunmasıdır. Bu da herkesin memleketin toplam gelirinden âdilane bir pay almasına bağlıdır. Eğitim durumları, fizikî güçleri, maddî imkânları ve çevresel faktörleri farklı olduğu için bütün insanların aynı şekilde çalışıp kazanması mümkün değildir. Dolayısıyla daima kendi gelirleri ile geçinemeyen fakirler -dün olduğu gibi bugün de yarın da- bulunacaktır.

İşte yüce dinimiz İslam bu insanlara; ne haliniz varsa görün, dememiş ve onların insanca bir hayat yaşayabilmelerini zenginlere yüklemiş; bunun için hem zekâtı farz kılmış hem de; “zenginlerin malında, fakirlerin zekâttan başka hakkı da vardır,” (Tirmizî) diyerek bu insanî problemi kökten çözmüştür. Bugün bu kadar zenginliğe rağmen bazı insanlar, sefil bir hayat yaşıyorsa, çöplerden yiyecek toplamaya mecbur kalıyorsa, bunun birinci sorumlusu zenginlerdir. Çünkü bırakın -sadakaları- her zengin hakkıyla zekâtını, yani senede bir servetinin % 2.5 (yüzde iki buçuğ)unu ihtiyaç sahiplerine verse, belki herkes zengin olmayacak ama herkes insanca bir hayat standardına kavuşacaktır. Unutulmamalıdır ki, cimrilik edip zekât vermekten imtina eden; -Musa aleyhisselamın akrabası ve mütedeyyin- Karun, Allahü teâlânın gazabına uğradı ve hazineleriyle birlikte yere battı.

Cömertlik Faziletlerin Kaynağıdır

Cömertlik birçok faziletin aslı ve kaynağı olduğu için; cömert müminde otomatik olarak şu güzel huylar da bulunur: Kerem; (herkese faydalı olmaya çalışmak.) Îsar; (kendisine lazım olan şeyi, başkasına vermek.) Affetmek; (intikam almamak.) Mürüvvet; (yiğitlik ve iyilikseverlik.) Vefa; (sevgiyi sürdürmek, çevresini unutmamak.) Müsavat; (adalet ve eşitliğe riayet etmek.) Semahat; (el açıklığı.) Müsamaha; (başkalarına toleranslı davranmak.) Bunun için cömertlik hem âyet-i kerimelerde, hem de hadis-i şeriflerde çokça övülmüş, cimrilik de o derece yerilmiştir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tek (tohum) tane(si)nin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah ‘rahmet ve ihsanı bol olan’ ve (her şeyi) bilendir.” (Bekara 261) Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir.” (İbnu Ebî Şeybe)

Allah Cömertleri Sever

Kur’ân-ı Kerîmin pek çok âyetinde; infak (nafaka verme), îsâr (başkasını kendine tercih etme), i‘tâ (fakirlere verme), it‘âm (açları doyurma), ihsan (karşılıksız iyilik etme), ikram (armağan etme), bezl (harcama) gibi masdarlardan gelen fiillerle cömertlik erdeminin önemine işaret edilmiştir.

Hadislerde ise hem bu kelimeler hem de ‘sehâ’ (kerem), ‘sehavet’ (kerem) ve ‘cûd’ (cömertlik) kelimeleri geçmektedir.

Cömertlik âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle övülmüş çok yüksek bir İslamî fazilettir. Aynı şekilde Allah’ın sevgisini kazanmanın yollarından biridir.

Cömertlik Allah’ın sıfatıdır. Allah cömerttir. Allah’ın cömertliği Esmaül Hüsnadan Kerem ismi ile ifade edilir. Kur’an-ı kerimin ilk inen âyet-i kerimesinde şöyle buyuruluyor: “Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.” (Alak 3)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Şüphesiz Allâh, Tayyib’dir, güzel ve hoş olanı sever; Tâhir’dir, temizliği sever; Kerîm’dir, keremi sever; Cevâd’dır, cömertliği sever…” (Tirmizî, Edeb, 41/2799)

Allah, bütün yarattıklarına karşı cömerttir. Bütün canlıların rızkını karşılıksız verir. Kendisine iman eden ve etmeyen tüm insanların rızıklarını bol bol ihsan eder. Kendine iman ile itaat eden müminleri de cennette en güzel şekilde nimetlerle ödüllendirecektir.

Gerek Kur’an-ı kerimde gerekse Sünnet-i seniyyede cömertliğin İlâhî bir sıfat ve peygamberlerin de sahip oldukları üstün bir fazilet olarak kabul edilmesi, İslâm ahlâkçılarının bu konuya özel bir önem vermelerine yol açmıştır.

Unutmayalım ki: Dünyâ hayâtı bir rüyâdan ibârettir. Dünyâda servet sâhibi olmak da, rüyâda defîne bulmaya benzer. Dünyâ malı nesilden nesile aktarılarak sonunda yine dünyâda kalır.

Evet mal da ömür de fanidir. Âhiret hayatı ise baki ve devamlıdır. Kendimizden evvelkileri bir gözümüzün önüne getirelim, onlar dünya malından ne götürebildiler. Bunun için baki olanı fani olana tercih edelim, dünyaya dünya kadar, âhirete de âhiret kadar önem verelim ve elimizden geldiği kadar cömertçe hayır hasenat yapalım…

Cömertliğin Şartları

İslâm ahlâkına göre; yapılan yardım ve iyiliğin hakikî cömertlik sayılabilmesi için, bazı şartları taşıması gerekir, şöyle ki:

a) Bu yardımın içtenlikle yapılması, kalbin bu verme işinden râzı olması ve buna karşı çıkmaması. Çünkü diğer bütün ahlâkî erdemler gibi cömertlik de ancak insanda bir huy ve meleke haline gelince, kazanılmış olur. Bu sebeple ara sıra veya isteksiz olarak yardım yapan ya da yapmak durumunda kalan kimse cömert sayılamaz. Buna karşılık iyilik yapma niyet ve iradesi taşıdığı halde bunu gerçekleştirme imkân ve kabiliyetine sahip olmayan insan, cömert sayılır. Hadis-i şerifte: “Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır,” buyurulmaktadır. (Taberani, Mucemu’l-Kebir 6-185, Hilyetu’l-Evliya 3-255)

Cömertliğin; bir insanda meleke haline gelmesi için, güçlü bir irade eğitimine ihtiyaç vardır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz’e; hangi sadakanın daha değerli olduğu sorulduğunda, “Yaşama sevincin yerinde ve mala düşkün olduğun, zenginliği arzulamakta ve fakirlikten korkmakta bulunduğun zamanda verdiğin sadakadır” diye cevap vermiştir. (Buhârî, “Zekât”, 11)

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: “Sadakanın en iyisi bizzat kişinin kendisinin verdiği sadakadır. Sadaka; sağ iken, malınız elinizde iken, istediğiniz kimseye istediğiniz kadar verdiğinizdir. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Sizden sonrakiler istediklerini yaparlar!” (Buhârî, Vesâya, 14).

b) Yardıma mukabil hizmet, mükâfat, övgü ve teşekkür gibi herhangi bir karşılık beklememek. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Onlar kendi canları çektiği, kendileri de muhtaç oldukları hâlde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler: “Biz sizi sâdece Allâh rızâsı için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimiz(in azâbına uğramak)tan korkarız,” (derler.) İşte bu yüzden Allah, onları o günün fenâlığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.” (İnsân 8-11)

c) Gösterişten ve yardım edilen kimseyi rencide edecek tutumlardan dikkatle kaçınmak. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Mallarını Allah yolunda harcayıp da infaklarının ardından minnet etmeyenler, rahatsızlık vermeyenler yok mu, işte onların Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir endişe yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Bir tatlı söz, bir kusur bağışlama; peşinden incitme gelen maddî yardımdan (sadakadan) çok daha iyidir. Zira Allah ganî ve halîmdir (sizin sadakalarınıza muhtaç değildir, çok müsamahalı olup cezayı çabuk vermez.)” (Bekara 262-263) Bunun için cömert kişi, yaptığı iyilik karşısında hiçbir karşılık ve teşekkür beklememelidir.

Aşçının Elindeki Kepçe

Bir cömerde sorarlar:

- Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?

- Hiçbiri bana minnettar kalmaz. Yani onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Birşey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

d) Verilenin, gözden çıkarılan bir şey olmayıp sahibi nezdinde değerli olması. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Ey iman edenler! (Helal olarak) kazandıklarınızın ve sizin için yerden (bitirip) çıkardığımız ürünlerin iyi (ve temiz)lerinden ‘Allah için sarfedin’ (zekât ve sadaka verin), kendinizin, gönül rızası ile değil, ancak gözünüzü kapatıp alabileceğiniz kötü şeyleri vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) ve övülmeye lâyık olandır.” (Bekara 267)

“Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça “fazilet” mertebesine ulaşamazsınız. Bununla beraber her ne infak ederseniz, Allah mutlaka onu bilir.” (Al-i İmrân 92)

İslam’dan önceki Câhiliye devrinde insan, şan ve şöhretini yaymak için cömertlik yapıyordu. İslâm dini gelince; cömertliği bir erdem olarak kabul edip yüceltmenin ötesinde onu bencil duyguların tatmin vasıtası olmaktan çıkararak sadece Allah rızası için yapılan ahlâkî bir fazilet haline getirdi. Dolayısiyle Allah rızâsı için değil; sadece insanlara gösteriş olsun diye harcama yapan kimselerin bu davranışları ahlâkî bir değer taşımaz ve âhirette de hiçbir işe yaramaz.

e) Yardımı sadece Allah rızası için yapmak. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Ey iman edenler! Yardım ettiğiniz kimselere minnet etmek ve incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın! Allah’a da, âhirete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin! Onun durumu, üzerinde azıcık toprak bulunan kaygan bir kayanın durumuna benzer ki, şiddetli bir yağmur iner inmez toprağı kayıverir, cascavlak kalır. Öyleleri işledikleri hiçbir şeyden sevap ve mükâfat elde edemezler. Zira Allah, inkârcıları emellerine kavuşturmaz.” (Bekara 264)

Cömertlik Üç Çeşittir

Ahlâk âlimlerine göre; cömertliğin en alt derecesi, farz olan zekâtı vermek, ailenin geçimini sağlamak ve benzeri malî görevleri yerine getirmektir.

Bunun ötesinde iyilik yapmak ise, kişinin ahlâk ve faziletteki kemal derecesine göre değişir. Bu açıdan cömertlik; ‘sehâvet’, ‘cûd’ ve ‘îsâr’ olmak üzere başlıca üç derecedir:

a) Kişinin, imkânlarının çoğunu kendisine ayırarak azını hayır yolunda kullanmasına ‘sehâvet’, denir.

b) Azını kendisine ayırarak çoğunu başkalarına ikram etmesine ‘cûd’, denir.

c) Gerektiğinde kendisini tamamen mahrum bırakarak imkânlarını başkaları için kullanmasına da ‘îsâr’ denir. Îsâr, Haşr sûresinin 9. âyet-i kerimesinde alınarak terimleştirilmiştir. Söz konusu âyet-i kerimede, hicretten sonra Medineli Ensar-ı kiramın, Mekkeli Muhacirin-i izamı evlerine alıp, onları mallarına ortak ederek yüksek bir cömertlik ve feragat örneği göstermiş oldukları övgüyle şöyle anlatılmaktadır:

“Ve onlardan önce (Medine’yi) yurt edinmiş olup kalplerinde iman yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefislerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, felâha (kurtuluşa) erenlerdir.” (Haşr 9)

En Büyük Cömertlik

Yukarıda da ifade edildiği gibi; Medine’nin yerlisi olan Müslümanlar [Ensar-ı kiram], Mekke’den hicret eden müslümanlara [Muhacirin-i izama] evlerini açmış ve mallarına ortak etmişlerdi.

Bunun için Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, ganimetlerin taksimi ile alakalı onlara iki teklifte bulundu: a) Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin tamamını Muhacirlere vermek. b) Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetleri Ensar ile Muhacirler arasında taksim etmek. Bunun üzerine; Ensar-ı kiram, “biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olmayız,” dediler. Buna Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem çok memnun oldu.

Cömertlik Dünyada da Ahirette de Sevindirir

Unutmayalım ki: Sahip olduğumuz maddî imkânlar, Allahü teâlânın bir ihsanı ve bir emaneti olduğu gibi aynı zamanda bir imtihan vesilesidir. Bunun için Eshab-ı kiram aleyhimurrıdvan Efendilerimizi örnek alıp; bol bol iyilik, hayır ve hasenat, yapalım; fakirleri, yetimleri, yaşlıları, garipleri, kimsesizleri velhasıl yardıma muhtaç herkesi sevindirelim ve yaptığımız iyilikleri unutup Allahü teâlâya ısmarlayalım. Zira Kıyamet günü en küçük bir günah dahi üzülüp telaşlanmamıza ve gözyaşı dökmemize yetecektir. İşte o gün; bu dünyada garipleri, muhtaçları sevindiren yardımlarımız, imdadımıza yetişip, bizi sevindirecektir inşallah. O gün; ah keşke çok daha fazla cömert davransaydım, diyeceğiz ama iş işten geçmiş olacak.

Bunun için mal ve fırsat elde iken, elimizden geldiği kadar muhtaçlara ihsanda bulunalım ve bu işin hayatımızın en kârlı ticareti olduğunun farkında olalım. Çünkü o gün; binbir zahmetle topladığımız maldan sadece elimizle verdiklerimiz bize fayda verecek, kalanı ise varislere geçip belki de kötü yerlerde kullanılacaktır. Kötüye, günaha sarf olunan mallar ise, ahirette yılan olup sahibinin boynuna dolanacak ve onu sokacaktır. Azap melekleri de ona: “Sana bu eziyeti yapan senin çok sevdiğin dostun; cimrilik edip fakirlere bir şey vermediğin malındır,” diyecektir.

Akıllı ve şuurlu bir zengin, yardıma muhtaç yoksul ve düşkünlere yardım etmeyi, manevî bir borç olarak telakki eder. Kaldı ki, cömert davranmak varlığın bereketlenmesine ve fakirin de mutluluğuna yol açmaktadır. Şükreden zengini, hem dünyada, hem de ahirette maddî-manevî avantajlar bekler. Manevî bir zemini ve uhrevî bir boyutu olmayan zenginlik ise, sahibini maddî ve manevî tehlikelere sürükler. Çünkü şükretmeyen zengin, her yönüyle büyük bir risktir altıdadır.

Karanlık Gecelerin Mehtabı

Darda olan bir insanın sıkıntısını gidermek, derdine derman, yarasına merhem olmak, çok güzel bir davranıştır. Cömertliği en güzel taraflarından biri de, verenin alanı değerli bir varlık olarak görmesidir. Onun için yapılanı bir insanlık borcu olarak algılamak gerekir.

Bir mü’min, Cenâb-ı Hakk’ın cömertliğinden hisse alarak, karanlık bir gecenin mehtâbı gibi nurlu, derin, hassas, rakîk, diğergâm, merhametli, şefkat sâhibi, infak heyecanıyla dolu ve ganî gönüllü olmalıdır. Zîrâ âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Ey îmân edenler! Ne bir alışveriş ne bir dostluk ne de (Allâh’ın izni olmadıkça) bir şefaat bulunmayan kıyâmet günü gelip çatmadan önce, rızıklandırdığımız nîmetlerden Allâh yolunda cömertçe sarf edin. Küfrân-ı nîmet (nankörlük) içinde olanlar, zâlimlerin tâ kendileridir.” (Bekara 254)

Cömertliğin Fazileti Büyüktür

Cömert insan, iyilik ve yardımı; yerine getirilmesi gereken kutsal bir görev olarak kabul eder ve görevini yerine getirmenin rahatlık ve mutluluğunu yaşar. Tıpkı susuzluktan kurumaya yüz tutmuş bir bitkiye can suyu veren kimsenin, o bitkiyi yeşertmesinden duyduğu mutluluk gibi.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever.) [Tirmizi]

(Cömert, Allah’a, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Cimri ise bunun aksinedir.) [Tirmizi]

 (Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir.) [Müslim]

(Ebdal denilen evliya, çok namaz kıldığı, çok oruç tuttuğu için değil, cömertlik ve halka nasihat etmeleri sebebiyle Cennete girer.) [Ebu Nuaym]

(Cennet, cömertler yurdudur.) [Ebuşşeyh]

(Cömertlik, dalları dünyaya sarkmış bir Cennet ağacıdır. Kim bu ağacın bir dalına tutunursa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem ağacıdır. Bu dalın birine yapışan, Cehenneme gider.) [Beyheki]

(Cömerdin yemeği ilaç, cimrininki hastalıktır.) [Dare Kutni]

(Kendi ihtiyacı varken, başkasını tercih edenin günahları affolur.) [İ. Hibban]

 (Cömert olursanız, Allahü teâlâ da size, cömertçe ihsanda bulunur.) [Deylemi]

(Yukarıdaki (veren) el, aşağıdaki (alan) elden, üstündür.) [İ.Huzeyme]

Îsarın Önemi

Peygamber Efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yaptı, ellerini yemek kabına götürüp getirdi. Sabahleyin Resulullah Efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:

(Allahü teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertlikten çok memnun oldu. “Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler.” (Haşr 9) âyet-i kerimesini gönderdi.)

Hazret-i Musa’ya, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü teâlâ, (Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak îsârdır. Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim) buyurdu. (İ. Gazali)

 “Cimri ile cömerdin durumu; göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikce, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde, zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.” (Buhârî, Cihâd 89, Zekât 28; Müslim, Zekât 76-77)

Cennet Selvisinin Dalı

Mevlânâ Celaleddin-i Rumi hazretleri, cömertlik hasletini ve onun zıddı olan cimrilik iptilâsını şöyle tasvir eder:

“Cömertlik, cennet selvisinin dalıdır. Bu dalı elinden bırakana eyvahlar olsun. Ekin eken, önce ambarı boşaltır, ama sonra hâsılâtı pek çok olur. Fakat tohumu ambarda tutan ise, sonunda onu farelere yem yapar.”

“Güzeller, saf ve berrak ayna aradıkları gibi, cömertlik de fakir ve zayıf kimseler ister. Güzellerin yüzü aynada güzel görünür, ikram ve ihsânın güzelliği de fakir ve gariplerle ortaya çıkar.”

Malın hayırlısı, sâhibinden önce âhirete gönderilen; ömrün hayırlısı da Allâh rızâsı istikâmetinde geçendir.

Cömertlik cennete, cimrilik de cehenneme girmeye sebeptir. Cimrilik şeytandan, cömertlik de Rahman’dandır.

Günümüzde de imkân nisbetinde ciddî bir infak ve îsâr seferberliğine ihtiyaç vardır. Unutmayalım ki muzdarip ve muhtaç insanların yerinde biz de olabilirdik. Bu sebeple hasta, garip, kimsesiz, muhtaç ve aç kimselere karşı  cömertlik ve îsârımız, Rabbimize karşı bir şükür borcudur. Elimizdeki nîmetleri muhtaçlarla paylaşalım ki, memnun ve mesrûr ettiğimiz gönüller, dünyâda rûhâniyetimiz, âhirette imdâdımız, cennette de saâdetimiz olsun. Ne mutlu malını cömertçe hayırlı yollarda harcayıp âhirete gönderene!.. (Mehmet Can)

   sefkatyayincilik.com

 

   manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden
   sorumlu değildir.

 

Paylaş :

Diğer Haberler
Yaradılıştaki hikmet
Birlik ve Beraberlik
İslam iktisadı ve faiz
BEDİUZZAMAN: "Zulmederek hürriyet fikri yok edilemez!.."
Çok Önemli bir kurum: "Hisbe Teşkilatı"
“Güzel, bazılarından kendini gizler!..”
İsmailağa Cemaati Üzerine Oynanan Oyunlar!
Ali Erbaş: “Batı, ilmi işgal ve imhada kullanıyor!..”
Küresel Sistemin Süper Güçleri
Bomboş şeyler peşinde koşarken hayatı kaçıran çağdaş insan!..
"Zulüm, alimlerim mücadelesiyle bitecek!"
Cinsiyetsizlik ve Cinsel Sapma
İslâmî cemaatlerin birliği?
"İslam Birliği" hayal değildir...
Erkeğin, Hanımına Karşı Görevleri...
İslam'da Zekâtın Yeri ve Önemi!..
Allahü Teâlâdan Başka Yaratıcı Yoktur!..
Kaza ve Kadere İmanın Mahiyeti
Âhirete İnanmayanın Vay Haline
Mesuliyetimiz Büyük, Daha Çok Çalışmalıyız!..
Rızkı Artıran, Ömrü Uzatan ve Hayatı Cennete Çeviren Bir İş!..
Müslüman Şahsiyetin En Temel Özelliği: Halîm Olmak
Kuran-ı Kerim En Büyük Mucizedir
Tasavvuf İlmi Neden Gereklidir?
Müslüman Mütevazı Olmalıdır...
Müslümanın Karakteristik Bir Vasfı: Hilim
Dinin Tarifi ve Mahiyeti
İslamda Hilmin Yeri ve Önemi
Kurban Hakkında Bilinmesi Gereken Bazı Hükümler
Arefe Gününün Fazileti Büyüktür
Din Nedir?
Müsamaha Medeniyeti...
Orucun Fayda ve Hikmetleri
Kadir Gecesi'nin Fazileti
BİRAZ EDEP YAHU
Copyright © 2008 - MANA HABER. Her Hakkı Saklıdır.  
manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden sorumlu değildir.
Sitemizde yayınlanan yazı, resim, grafik, ses ve görüntüler, ancak izin alındıktan sonra, kaynak gösterilerek ve link verilerek yayımlanabilir.