24 Kasım 2024 Pazar
17:13
Düşünce   Önceki Haber     |     Sonraki Haber       |      ANA SAYFA
Hızlı Yazdır! Hızlı Yazdır        
Yazı boyutunu:    

Tarih/Saat: 21 Nisan 2017 Cuma, 00:10:30

Şefkat Bir Hayat İksiridir!..

Şefkat, “acıyarak ve koruyarak sevme” olarak tarif edilir. Şefkat, sevgiden kaynaklanan bir kalb inceliği olup merhametle eşanlamlıdır. Bunun için katı kalpli, acımasız insanlara merhametsiz denir.

Acımasızlık ve merhametsizlik ahlaki zaafiyetin ifadesi ve düşük karakterin işaretidir.
İnsanî duyguları tetikleyip gönüllerimizi heyecanla şahlandıran şefkat olduğu gibi, duygu ve düşünce dünyamızda iyilik etme, ihsanda bulunma, başkalarını kucaklama hislerini harekete geçiren de yine şefkattir.

Şefkat, kuvvetliden zayıfa doğru, sevgiyle ortaya çıkan, acıma ve koruma hisleriyle kendini gösteren ahlaki olgunluğun önemli bir belirtisidir. Efendimiz aleyhisselamın ümmetini, mü’minlerin dinkardeşlerini, liderin cemaatini, ebeveynin çocuklarını, zenginlerin fakirleri, sağlığı yerinde olanların hastaları ve mutlu insanların mutsuzları acıyarak sevmeleri ve üzerlerine titremeleri hep bu asil şefkat duygusundandır.

Dikkat edilirse, şefkatte odak noktayı, “sevgi” oluşturmaktadır. Sevginin olmadığı yerde şefkat ve merhametten söz etmek mümkün değildir. Evet şefkat ve merhametin özü sevgidir. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk’ın kullarına olan merhametinden bahseden ayet-i kerimeler, aynı zamanda O’nun insanlara olan sevgisine delalet etmektedir. Yani Mevla’mız:

“Allah da, kullarına karşı pek merhametlidir," (Bakara 207)
"Allah, insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir," (Hac 65) derken, kullarını ne kadar çok sevdiğini ve onlara karşı ne kadar merhametli olduğunu ifade buyurmuştur.

Şefkat ile merhamet, yüce bir duygu ve asil bir haslettir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Allah Teâlâ, rahmeti yüz parçaya böldü, doksandokuz parçayı kendisine ayırıp kalan bir parçayı yer yüzüne indirip insan, cin ve hayvan gibi canlı mahlukat arasında taksim etti. Öyle ki atın, yavrusunu çiğneme endişesiyle ayağını kaldırması bile, bu rahmetten kaynaklanmaktadır.” (Buhari)

Âyet-i kerimede buyuruldu ki: "Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir." (Araf 199)
Beni Hanife kabilesinin reisi Sümame bin Usal azılı bir İslam düşmanı olup Hazret-i Peygamberi öldürmeyi planlamış fakat yakalanarak O’na getirilmişti. Allah Rasülü, mescidin direklerinden birine bağlanmasını emretti. Daha sonra mescide gelerek Sümame’ye ne istediğini sordu. O da:

- Ey Muhammed! Beni öldürecek olursan bir câniyi öldürmüş olursun, eğer affetmek lütfunda bulunursan nimete karşı şükreden bir kişiye iyilik etmiş olursun. Eğer fidye için mal istersen söyle, onu vereyim, dedi. Rasulullah cevap vermeyince Sümame bu sözleri üç gün boyunca tekrarladı. Allah Rasülü hiç bir karşılık istemeden Sümame’yi serbest bıraktı. Bu âlicenaplık karşısında Sümame en büyük İslam ve peygamber düşmanı iken en sıcak bir dost haline geldi.

Yüce dinimiz İslam, dinkardeşlerimizi sevmemizi, onlara şefkat ve merhamet göstermemizi istemektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz.” (Tirmizi)
“Merhamet etmeyen, merhamet olunmaz.” (Buhari 18)
"Allah, insanlara merhamet etmeyen kişiye rahmet etmez." (Buhari)

“Muhammed, Allah'ın peygamberidir. O’nun beraberindekiler ise, kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler” (Fetih 29) âyet-i kerimesinde ise, Sahabe-i kiramın şefkat ve merhameti övülüp methedilmiştir.
Müslümanın karakteristik özelliklerinden ve alamet-i farikalarından biri olan şefkat duygusu, sadece insanlarla sınırlı olmayıp hayvanlar için de geçerlidir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve selem bir hadis-i  şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
"Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yalamakta olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: ‘Bu köpek de benim gibi susamış’, deyip tekrar kuyuya indi ve ayakkabısını su ile doldurup, ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti." Bunun üzerine sahabeden bazıları: "Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize, hayvanlara yaptığımız iyilikler için de mi mükâfat var," diye sual edince, Efendimiz aleyhisselam: "Evet, her canlı için bir mükafat vardır," dediler. (Buhari)

Yine bir gün Efendimiz aleyhissalatü vesselam Ensârdan bir zâtın bahçesine girdi. Orada bir deve vardı. Deve, O’nu görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Allah’ın Resulü, deveye yaklaştı ve gözyaşlarını sildi. Hayvan sâkinleşti. "Bu devenin sâhibi kim," diye sordu. Ensâr'dan bir genç: "O bana aittir ey Allah'ın Resûlü!" deyip ortaya çıkınca, Kâinatın Efendisi onu şöyle azarladı: "Allah'ın sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allah'tan korkmuyor musun? Bak! Deven bana şikayette bulundu; sen onu aç bırakıyor ve fazla çalıştırarak yoruyormuşsun." (Ebu Davud)

Abdullah bin Mes’ûd radıyallahü anh anlatıyor: “Biz bir yolculukta Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem ile beraber idik. Efendimiz bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Biz yavrularını aldık, kuş ise aşağı yukarı çıkıp inerek çırpınmaya, feryat etmeye başladı. Neticede Resûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem geldi, hadiseye şâhit oldu ve şöyle buyurdu: “Kim bu zavallının yavrusunu alarak ona eziyet etti? Çabuk yavrusunu geri verin!” (Ebû Dâvûd)

Mazlumların, mağdurların mâruz kaldıkları sıkıntıları göğüsleme ve bir anne samimiyetiyle onların üzerine titreme de diyebileceğimiz 'şefkat', ilâhî ahlâkın farklı bir tecellîsi, göktekilerin sesi-soluğu ve bütün annelerin sımsıcak nefesinin ayrı bir sembolüdür. Sinesinde bu hissi taşıma bahtiyarlığına ermiş bir mümin, herhangi bir karşılık beklemeden sevgi ve merhamete muhtaç herkese şefkat elini uzatır; gücü yettiğince düşenleri tutup kaldırır; üşüyenleri ısıtır; yalnızların, gariplerin üzüntüsünü giderir ve kimsesizlere yardımcı olur. Körler onunla körlüklerini aşar, sağırlar onunla duymaları gerekli olan en önemli şeyleri duyar, zalimler geçici olarak da olsa onunla kendilerini sorgulamaya başlarlar. Şefkatin hayati öneminden dolayı Efendimiz aleyhisselam: “Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat göstermeyen bizden değildir,” buyurmuştur. (Buhari)

Dinimizde başta müminler olmak üzere bütün canlılara gösterilmesi istenen şefkat ve merhamet; onlara yardım elini uzatma, onların ihtiyaçlarını görme, dertleriyle dertlenme şeklinde tezahür etmiştir. Binaenaleyh dinimizde, bir müslümanın ihtiyacını gidermek, ona yardım etmek, onu bir sıkıntıdan kurtarmak ve onu sevindirmek çok çok teşvik edilmiştir. Ayet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın.” (Maide 2)
“Haydi hayırlarda yarışın!” (Bakara 148)
Bütün mevcudatın sahibi ve maliki olan Cenab-ı Rabbu’l-âlemin de kullarına karşı çok çok merhametlidir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
"Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı; Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)" (Nur 20)
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A’raf 156)
“De ki: Ey çok günah işleyerek kendilerine haksızlık eden kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok affeden, çok merhamet edendir.” (Zümer 53)
Bir gün Peygamberimiz, yavrusunu bağrına basarak şefkatle sevip emziren bir kadın görür ve onu ashabına göstererek:
“Ne dersiniz, bu anne yavrusunu ateşe atar mı?” diye sorar. Ashab, “hayır ya Rasulallah atmaz”, deyince, Peygamberimiz, “Hiç şüphesiz yok ki Allah’ın kullarına olan rahmeti, bu annenin çocuğuna olan rahmetinden daha büyüktür,” der. (Buhari)
Kullarına karşı son derece merhametli olan Allahü Teâlâ’nın, son Peygamberi de ümmetine karşı çok şefkatlidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Şüphesiz ki size sizden öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz O’na ağır gelir; size son derece düşkündür; müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128)
Çok dikkat etmek gerekir; Allah azze ve celle, kuluna bakıyor. O, kullara nasıl muamele ediyorsa, Cenab-ı Hak da ona öylece muamele ediyor. Haksız yere öfkeleniyorsa öfkeleniyor, şefkat ve merhamet gösteriyorsa, O da şefkat ve merhamet gösteriyor. Gönül alıyorsa, O da rahmetiyle mukabelede bulunuyor ve gönlüne ferahlık veriyor. Kalp kırıyorsa, O da gazab edip yüreğine sıkıntı veriyor. Bu hakikat, hadis-i şeriflerde şöyle dile getirilmiştir:

“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır; sen de onlara faydalı ol!” (Kenzu’l-Ummal 128)
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhari)
“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder.” (Tirmizi)
“Mü’min kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da o kuluna yardım eder.” (Müslim 38)
“Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allahü Teâlâ da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kim, müslümanın aybını örterse, Allahü Teâlâ da onun dünya ve ahirette aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allahü Teâlâ da onun yardımcısı olur." (Müslim)

Müslümanın sahip olduğu şefkat ve merhamet, beraberinde fedakarlığı, sevgiyi, saygıyı, affediciliği ve nezaketi getirir. Merhamet ve şefkat anlayışının yaşanmadığı bir toplumda kargaşa ve huzursuzluk eksik olmaz. Çünkü merhametin ve sevginin olmadığı yerde nefret ve zulüm hüküm sürer.

Yüce Allah insanlara, şefkat edip kötülüğe karşı en güzel tavırla karşılık verdikleri takdirde hayırlı bir sonuç elde edeceklerini vaat etmiştir:
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Kötülüğü, en güzel şekilde önle! (Öfkeyi sabırla, cahilliği yumuşaklıkla, kötülüğü afla önle ki) o zaman düşman sana, yakın dost gibi olur.” (Fussilet 34)

Toplumda merhamet duygusu yaygınlaşmadığı takdirde çocukların ezilmesinin, kadınlara şiddet uygulanmasının, cinayetlerin, hırsızlıkların, yolsuzlukların çoğalmasının önünde hiçbir engel kalmaz. Böyle bir toplumda merhametten yoksun olan zalim insanlar, zayıf ve güçsüz olanları istedikleri gibi ezerler.

Şiddet ve kargaşaya sebep olan merhametsiz insanların oluşturduğu bir toplum yerine huzur ve güven ortamının yaşandığı mutlu bir toplum istiyorsak, Allah korkusunu ve merhameti yüreğimizden çıkarmamalıyız. (Mehmet Can)

   sefkatyayincilik.com

 

   manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden
   sorumlu değildir.

 

Paylaş :

Diğer Haberler
Yaradılıştaki hikmet
Birlik ve Beraberlik
İslam iktisadı ve faiz
BEDİUZZAMAN: "Zulmederek hürriyet fikri yok edilemez!.."
Çok Önemli bir kurum: "Hisbe Teşkilatı"
“Güzel, bazılarından kendini gizler!..”
İsmailağa Cemaati Üzerine Oynanan Oyunlar!
Ali Erbaş: “Batı, ilmi işgal ve imhada kullanıyor!..”
Küresel Sistemin Süper Güçleri
Bomboş şeyler peşinde koşarken hayatı kaçıran çağdaş insan!..
"Zulüm, alimlerim mücadelesiyle bitecek!"
Cinsiyetsizlik ve Cinsel Sapma
İslâmî cemaatlerin birliği?
"İslam Birliği" hayal değildir...
Erkeğin, Hanımına Karşı Görevleri...
İslam'da Zekâtın Yeri ve Önemi!..
Allahü Teâlâdan Başka Yaratıcı Yoktur!..
Kaza ve Kadere İmanın Mahiyeti
Âhirete İnanmayanın Vay Haline
Mesuliyetimiz Büyük, Daha Çok Çalışmalıyız!..
Rızkı Artıran, Ömrü Uzatan ve Hayatı Cennete Çeviren Bir İş!..
Müslüman Şahsiyetin En Temel Özelliği: Halîm Olmak
Kuran-ı Kerim En Büyük Mucizedir
Tasavvuf İlmi Neden Gereklidir?
Müslüman Mütevazı Olmalıdır...
Müslümanın Karakteristik Bir Vasfı: Hilim
Dinin Tarifi ve Mahiyeti
İslamda Hilmin Yeri ve Önemi
Kurban Hakkında Bilinmesi Gereken Bazı Hükümler
Arefe Gününün Fazileti Büyüktür
Din Nedir?
Müsamaha Medeniyeti...
Orucun Fayda ve Hikmetleri
Kadir Gecesi'nin Fazileti
BİRAZ EDEP YAHU
Copyright © 2008 - MANA HABER. Her Hakkı Saklıdır.  
manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden sorumlu değildir.
Sitemizde yayınlanan yazı, resim, grafik, ses ve görüntüler, ancak izin alındıktan sonra, kaynak gösterilerek ve link verilerek yayımlanabilir.