''Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselam, insanlığın kurtarıcısıdır''
Filozof Shebol (Şebol):
İki bin sene sonra dahi onu anlasak, en bahtiyarlardan oluruz
Evet, Garb uleması ve feylesofları itiraf ve ikrar etmişler ki, “İslâmiyetin kanunları, yüksek bir tarzda âlemin ıslâhına kâfidir.”
Hem, Külliyetü’l-Hukuk Kongresinin cemiyetinde, bütün hukukiyyunun toplandığı o kongrede, 1927 senesinde, onun reisi feylesof üstad Shebol (Şebol) demiş ki: “Muhammed’in (asm) beşeriyete intisabıyla bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü o zat ümmî olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle bir Şeriat getirmiş ki, biz Avrupalılar, iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mes’ud, en saadetli oluruz.”
Mektubat, s. 256
***
Okumak için tıklayınız:
Adalet Peygamberinden mesajlar
Adalet, Kur’an’ın gösterdiği yol ile olabilir
Veda Hutbesi...
Hz. Peygamber (asm) ve güven toplumu
Bediüzzaman, Mevlid-i Nebevi hakkında ne diyor?
“Levlak hadisi uydurma diyenler var. Bu hadisin durumu nedir?”
‘Levlake’ hadis-i kudsîsi, Big Bang Teorisi ve Peygamberimiz (asm)
“Levlake” Hadisini destekleyen ayet var mıdır?
Mister Carlyle:
Hazret-i Muhammed’in (asm) tebliğ ettiği dâvet, hak ve hakikattir
Kur’ân’ı bir kere dikkatle okursanız, onun hususiyetlerini izhara başladığını görürsünüz. Kur’ân’ın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kàbil-i temyizdir. Kur’ân’ın başlıca hususiyetlerinden biri, onun asliyetidir. Benim fikir ve kanaatime göre, Kur’ân, serâpâ samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed’in (asm) cihana tebliğ ettiği dâvet, hak ve hakikattir.
İşaratü’l-İ’caz, s. 308
***
Otto von Bismarck:
Sana muasır bir vücud olamadığımdan, müteessirim ey Muhammed (asm)!
Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı Lâhutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için, hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin, Muhammedîlerin Kur’ân’ı bu kayıttan azadedir. Ben, Kur’ân’ı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin düşmanları, “Bu kitap Muhammed’in (asm) zade-i tab’ı” olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hatta en mütekâmil bir dimağdan, böyle harikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak, kin ve garaza alet olmak manasını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kàbil-i telif değildir.
Ben şunu iddia ediyorum ki: Muhammed (asm) mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ı Kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.
Sana muasır bir vücud olamadığımdan dolayı müteessirim, ey Muhammed (asm)! Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o Lâhutîdir. Bu kitabın Lâhutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim.
İşaratü’l-İ’caz, s. 304
***
Bernard Shaw:
Hz. Muhammed (asm), insanlığın kurtarıcısıdır
İkincisi veyahut Nur Çeşmesi’nin ahirine ilâve edilenlerle kırk beşincisi olan Bernard Shaw demiş: “Din-i Muhammedînin (asm) en yüksek makam-ı takdire çıkmasının sebebi, gayet acib ve sağlam bir hayatı temin etmesidir. Bana açılan budur ki: O din tek, yekta, emsalsiz bir din-i ferid olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini hazmettiriyor. Yani, ıslâh ve istihale tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor. Hem Muhammed’in (asm) dini öyle bir dindir ki, insanın ayrı ayrı bütün milletlerini kendine celb edebilir. Ben görüyorum ve itikad ediyorum ki, beşere vacibdir ki, desin, ‘Muhammed (asm) insaniyetin halâskârıdır.’ Ve halâskarlık namı ona verilmek lâzımdır.”
Hem diyor: “Ben itikad ediyorum ki, Muhammed’in (asm) misli, yani sîretinde, tarzında bir adam şimdiki yeni âleme reis olsa, hükmetse, bu yeni âlemin müşkülâtını halledip, bu yeni karma karışık âlemde müsalemet-i umumiyeye ve saadet-i hayatın husûlüne sebep olacak.” Evet, bu yeni âlemin müsalemet ve saadet-i hayatiyeye ne kadar şedid ihtiyacı var olduğunu herkes anlar.
Mektubat, s. 256
***
Edouard Montet:
Resul-i Ekrem (asm), idrak ve şuur timsalidir
Profesör Edouard Montet, "Hıristiyanlığın İntişarı ve Hasmı Olan Müslümanlar" ünvanlı eserinin 17 ve 18’inci sahifelerinde diyor ki:
Rasyonalizm, yani “akliye” kelimesinin müfadını ve tarihî ehemmiyetini tevsi edebilirsek, Müslümanlığın aklî bir din olduğunu söyleyebiliriz. Akıl ve mantık mısdakıyla akaid-i diniyeyi muhakeme eden mektep, rasyonalizm kelimesinin İslâmiyet’e tamamıyla mutabık olduğunu teslim etmekte tereddüt etmez.
Resul-i Ekrem şuur ve idrak timsali olduğu, dimağının iman ışıkları ve kâmil bir yakinle pürnur olduğu muhakkaktır. Resul-i Ekrem, muasırlarını aynı heyecanla alevlemiş, bu sıfatlarla teçhiz etmiştir. Hazret-i Muhammed (asm) başarmak istediği ıslâhatı, İlâhî bir vahiy olarak takdim etmiştir. Bu, İlâhî bir vahiydir. Hazret-i Muhammed’in (asm) dini ise, akıl kaidelerinin ilhamlarına tamamıyla muvafıktır.
Ehl-i İslâm’a göre İslâmiyet’in esas akaidi şu suretle hülâsa olunabilir:
Allah birdir; Muhammed (asm) Onun Peygamberidir. Filhakika, İslâmiyet’in esaslarını sükûnetle ve derin bir teemmülle tetkik ettiğimiz zaman, bunların, Allah’ın birliğine ve Muhammed’in (asm) risaletine, sonra haşir ve neşre ve itikada müntehî olduklarını görürüz. Bizzat dinin esasları tanınan bu iki akide, bütün dindar insanlarca akıl ve mantığa müstenid telâkki olunmakta ve bunlar Kur’ân’ın akidelerinin hülâsası bulunmaktadır.
Kur’ân’ın ifadesindeki sadelik ve berraklık, Müslümanlığın intişar ve i’tilâsını bilâtevakkuf temadi ettiren saik kuvvet olmuştur. Resul-i İslâm tarafından tebliğ olunan mukaddes talimatın cihanşümul terakkisine rağmen, Müslümanların ilham kaynağı ve en kuvvetli ilticagâhı Kur’ân olmuştur. En takdiskâr ve kanaatbahş bir lisanla, başka bir kitab-ı münzelin tefevvuk edemeyeceği bir ifade ile takrir eden kitap, Kur’ân’dır. Bu kadar mükemmel ve esrarengiz, her insanın tetkikine bu kadar açık olan bir din, muhakkak, insanları kendisine meclûp eden i’cazkâr kudreti haizdir. Müslümanlığın bu kudreti haiz olduğunda şüphe yoktur.
İşaratü’l-İ’caz, s. 316