24 Kasım 2024 Pazar
15:34
Düşünce   Önceki Haber     |     Sonraki Haber       |      ANA SAYFA
Hızlı Yazdır! Hızlı Yazdır        
Yazı boyutunu:    

Tarih/Saat: 20 Mayıs 2018 Pazar, 00:09:19

Mümin Her Zaman Tedbirli Olmalıdır

Tedbir Başarının İşaretidir

Tedbir, bir konudaki muhtemel tehlike ve riskleri önceden görerek; gerekli önlemleri almak ve her çeşit ihtimale hazırlıklı olmak, demektir.


En güzel tedbir, yapılacak işin sonunda karşımıza çıkabilecek olumsuzluklara şimdiden çözümler hazırlamak ve ihtiyatlı olmaktır. Tedbirli olmak, muvaffakıyet ve başarının işaretidir.

İnsan her konuda ve dâima tedbirli olmalı; mesela konuşurken söyleyeceği sözün nereye varacağını hesaplayarak konuşmalıdır. Sarfettiği cümlelerin kimleri inciteceğini iyi  düşünmeli ve fincancı katırlarını ürkütmemelidir. Bir de kendisini ilgilendirmeyen konulara burnunu ve duvar deliklerine de elini asla sokmamalıdır. “Min hüsni İslami’l-mer’i terkuhu mâ lâ ya’nîhi” (Kendisini ilgilendirmeyen konulara girmemesi, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir,) hadis-i şerifini hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Tedbirini Al ve Tevekkül Et!

Allahü Teâlâ, kâinatı hassas bir denge, mükemmel bir ahenk ve şaşmaz bir nizam içinde yaratmıştır. Meydana gelen her şey, İlahî kanun ve kurallar çerçevesinde meydana gelir. Dolayısiyle her zaman ve her konuda, kâinatta câri olan fıtrî kanunlara riayet etmek en akıllıca bir tedbirdir.

Dinimizin müsaade ettiği meşru tedbirleri almak, tevekküle asla mâni ve engel değildir. Çünkü mümin, tedbir almakla beraber muvaffakiyet ve başarıyı sadece ve sadece Allahü teâlâdan bekler.

Aklın öngördüğü şekilde tedbirini almadan tevekkül etmek ise, genellikle tembel ve vurdumduymaz kişilerin işidir! Hakikî tevekkül, sebepler dairesinde tedbirini aldıktan sonra Allahü teâlâya tevekkül edip güvenmektir. Çünkü, tedbir alındığı halde tersi olabilir. Demek ki tevekkül lüzumsuz değildir. Mesela, sabah namazını kaçırmamak için saat kurmak akıllıca bir tedbirdir.

Tedbir Bizden, Takdir Allahü Teâlâdandır

Evet tedbir bizden, takdir Allahü teâlâdandır. Yani tedbir alsak da almasak da Allahü teâlânın dediği olur. Çok kullandığımız “inşaallah” kavramının manası da budur.  Yani Allahü teâlânın istediği olur, istemediği ise hiç olmaz.

Atalarımız ne güzel söylemişler: “Tedbirde kusuru olan, takdire bahane bulur.” Yani yapılan her işte önceden gereken tedbiri amalıdır. Gereken önlemi almakta kusur eden kimseler ise, bunun sonuçlarını şanssızlıklarına veya kadere yüklerler. Tabii ki, iş işten geçmiş oluyor. Hangi konuda olursa olsun beklenmedik bir olayla karşılaştığımızda, suçu başka yerlerde aramak yerine  nerede ihmalkâr davrandığımıza bakmamız, akıl ve ilmin gereğidir.

Kaderden Kadere Kaçıyoruz

Bir gün Hazret-i Ömer, tehlike arzeden bir yere gitmekten vazgeçmişti. Kendisine Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsunuz, diye sorulduğunda; “Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz,” demişti.

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü vesselamın okuduğu önemli bir dua da bize bunu öğretiyor:

“Allahümme eûzu bi-rıdake min sehatik ve bi-muafatike min ukûbetik  ve eûzu bi-ke mink lâ uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsik.”

(Allahım! Öfkenden rızana, cezandan affına, Senden  Sana sığınıyorum. Sana layık olduğun [meth ü] senayı yapamam. Sen Kendini sena ettiğin gibi [yüce]sin!) (Müslim 486)

Yakup aleyhisselam, oğullarını Mısır’a Hazret-i Yusuf’un yanına gönderirken, onlara: “Oğullarım! Hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin,” (Yusuf  67) diye tenbihlemişti. Çünkü O, oğullarının insanların dikkatlerini çekerek haset ve nazara muhatap olabileceklerini, düşünüyordu. Fakat sözünün devamında da: “…Gerçi ben ne yapsam, Allah’tan gelecek takdiri önleyemem. Zira hüküm yetkisi, yalnız Allah’ındır. Onun içindir ki ben ancak O’na dayanır, O’na güvenirim. Tevekkül edenler de yalnız O’na dayanıp güvenmelidirler,” (Yusuf  67) diyordu.

Nazar haktır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Neredeyse Seni, gözleriyle yıkıp devireceklerdi.” (Kalem 51) Nazar hadis-i şeriflere de konu olmuştur: “Nazar haktır.” (İmam Ahmed) “Nazar adamı kabre, deveyi de tencereye sokar.” (Keşfü’l-Hafa)

Her Zaman Hazırlıklı Olmalıyız

Sel, deprem, yangın gibi doğal dediğimiz âfetlerin yanında trafik kazaları, bulaşıcı hastalıklar ve savaşlar gibi insan kaynaklı felaketlerin sıkça yaşandığı bir dünyada yaşıyoruz.

Bu âfet ve felaketlerde çok büyük kayıplar veriyoruz. Ödediğimiz bu ağır faturanın önemli sebeplerinden biri, fert ve toplum olarak yaptığımız bilinçsiz, ölçüsüz hatta bazen sorumsuz tutum ve davranışlarımızdır. Evet ödenen bedelin büyüklüğü konusunda fert ve toplum olarak, ihmal ve kusurlarımızın payı büyüktür. Alınması gerekli önlemler konusunda herkes el ele vererek üzerine düşeni yapmalıdır.

Bu tedbirlerin neler olduğunu bilim adamları anlatıyor. Hepimize düşen görev ise, onların önerilerine kulak vermek, üzerimize düşeni yapmak ve her türlü tedbiri aldıktan sonra Rabbimize tevekkül etmektir.

Bu hem dinî, hem de insanî görevimizdir. Bu görevin ihmalinin dünyevî ve uhrevî sorumluluğu gerektirdiğine işaret eden âyet-i kerime ve hadis-i şerif vardır.

Kendinizi Tehlikeye Atmayın!

O halde, tembellik veya umursamazlık yaparak asla kendimizi tehlikeye atmamalıyız. Bütün bu tehlikelere karşı her zaman bilinçli ve hazırlıklı olmalıyız. Bu, aynı zamanda dinimizin emridir. Çünkü tehlikeden sakınmak farzdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bekara 195) Meşhur bir Hadis-i şerifte ise: “Deveni bağla, sonra tevekkül et,” diye buyurulmaktadır. (Tirmizi)

Dere Yataklarına Bina Yapmayın!

Kur’ân-ı Kerîm’de “İhtiyatî tedbirinizi alınız” (Nisâ 102) buyrulmaktadır. Efendimiz aleyhissalatü vesselam hicret edeceği zaman, Hazret-i Ebû Bekr’in evine vardı ve: “Yanında kim varsa, dışarı çıkar, dedi. Hazret-i Ebû Bekr radıyallahü anh da: “Yâ Rasûlellah! Onlar kızlarımdır. Yabancın değiller, dedi.” (Tirmizi) Bu hadis-i şerif, Efendimiz aleyhissalatü vesselamın ne kadar tedbirli davrandığını gösteriyor.

Mesela dere yataklarına bina yapmak, kaygan ve zayıf zeminlere çok katlı binalar inşâ etmek, ormana ateş atmak, yakılan ateşi söndürmeden ayrılmak hem dine, hem de bilime ve akla aykırı tutum ve davranışlardır. Kuraklıktan barajlar kururken müslüman bir toplum her gün tonlarca suyu nasıl israf edebilir! Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.” (Şura 30)

İşimizi Sağlam Yapalım

Müslümanlar hiçbir konuda din ile bilimin yolundan ayrılmamalıdırlar. Dinimiz bizlere, yaptığımız her iş ve görevi en iyi ve en güzel bir şekilde yapmamızı istiyor.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur.” (Beyhakî, Şuabu’l-iman IV,334) Allah korusun! Yarın bir deprem olur da yüz binlerce masum insan ölür veya sakat kalırsa, “Ben müslümanım” diyen bir insan bunun vebalini nasıl taşır! Camiyi, okulu, hastaneyi yaparken dahi malzemeden çalan birinin “Ben müslümanım” demesi ne kadar anlamlı olabilir! İhmalkârlık konusunda hepimizin topyekün bir tövbeye ihtiyacı vardır.

Karada ve Denizde Fesat Çıktı

İnsanın başarılı ve mutlu bir hayat yaşamasında tedbirli olmanın katkısı çok büyüktür. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Bütün ihtiyat tedbirlerini alın...” (Nisa 71)

 “Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın!” (Enfal 60)

“Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın!” (Nisâ 94)

“Müminlerin hepsinin  birden savaşa çıkmaları doğru değildir!” (Tevbe  122)

“…Öyleyse Peygamberin emrine aykırı hareket edenler başlarına dünyada bir bela gelmesinden yahut âhirette gayet acı bir azap gelmesinden korkup çekinsinler!” (Nur 63)

 “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı (bozulma başladı). Allah da, (tuttukları kötü yoldan) dönmeleri için yaptıklarının bir kısmını kendilerine böylece tattırır.” (Rûm 41)

“Günahlarından ötürü onları imha ettik!” (Enam 6)

“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olanlar da çıkabilir. Böyle olanlara karşı dikkatli olun!” (Tegabun 14)

“Ey Resulüm! Sen müminlerin içinde olup da onlara (savaş ortamında) namaz kıldıracak olursan, onlardan bir kısmı sana tâbi olarak namaza dursun ve silâhlarını yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında, diğer kısım arkanızda beklesinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, sana tâbi olarak namaz kılsınlar, hem ihtiyatlı bulunsun ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Kâfirler sizi silâhsız ve teçhizatsız vaziyette iken kıstırıp, birden baskın yaparak işinizi bitirmek isterler. Eğer yağmur sebebiyle zahmet çekerseniz yahut hasta düşmüş iseniz, silâhlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur. Bununla beraber yine de tedbiri elden bırakmayın. Muhakkak ki Allah kâfirler için, zelil ve perişan eden bir azap hazırlamıştır.” (Nasa 102)

Tedbir Almak Gibi Akıl Yoktur

Hadis-i şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır:

 “Bir işi yapmak istediğin zaman sonunu düşün; iyi ise yap, kötü ise yapma!” (Muhtarul-Ehadis 9)

“Tedbir almak gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera (takva) ve  güzel ahlak gibi asâlet olamaz!” (Beyhakî Şuabu’l-İman)

“Allah her şeyde ihsanı (işi en iyi şekilde yapmayı) farz kılmıştır…” (Müslim “Sayd”  57)

“Mümin, bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Müslim)

Kıyamet yaklaştığında: “Kişi, sohbet ettiği arkadaşından emin olamaz.” (İmam Ahmed)

Asr-ı Saadetten Tablolar

Efendimiz aleyhissalatü vesselamın tedbiri elden bırakmadığını gösteren birkaç tablo:

Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem; hicret gibi önemli bir hâdisenin her safhasında son derece dikkatli ve tedbirli davrandı. Yatağına Hazret-i Ali’yi yatırdı, Hazret-i Ebû Bekir’in evine öğle sıcağının en şiddetli olduğu ve herkesin evine çekildiği bir saatte yüzünü örterek gitti ve arkadaşıyla gece karanlığında Sevr mağarasının yolunu tuttu, orada üç gün gizlendikten sonra Medine-i münevvereye farklı bir yoldan gitti.

***

Medine-i münevvereyi şereflendirdiği günlerden biriydi. Bir tedirginlik hissetti, uyuyamadı. Keşke bu gece dikkatli sahabilerimden biri beni korusa, derken dışarıda bir silah hışırtısı duydu: Kim var orada, diye seslendi. Dışarıdaki: Sa’d ibni Vakkas’ım, diye cevap verdi. Bu saatte niçin geldin, Sa’d, diye sorunca da, Hazret-i Saad: “Resûlullah’a bir tehlike gelebilir diye içime bir korku düştü. Sizi korumaya geldim, dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazret-i Saad’a dua etti ve gönül huzuruyla uyudu.

***

Bir savaşa gidileceği zaman bunu sadece yakın arkadaşlarına söylerdi. Çünkü düşmanın bunu öğrenmemesi gerekirdi. Öncü birlikler göndermek suretiyle düşman hakkında bilgi toplardı. Önemli mevkilere nöbetçi diker ve onlara dikkatli olmalarını tembih ederdi. Savaş meydanında mücahitlerin hepsine birden namaz kıldırmazdı.

***

Ümmetine birçok bakımdan tedbirli olmayı öğretti. Mesela gece karanlığı basarken, şeytanların yeryüzüne dağıldığını, o saatte çocukları sokağa çıkarmamak gerektiğini, ama bir süre sonra onları serbest bırakmakta bir sakınca bulunmadığını söylerdi.

***

Geceleyin yatarken kapıları kapatmayı, kandilleri ve ateşi söndürmeyi, içinde yiyecek bulunan kapların ağzını örtmeyi, su tulumlarının ağzını bağlamayı tavsiye ederdi. Kabın üzerine örtecek bir şey bulunmadığı zaman, oraya, besmele çekerek bir tahta parçası konmasını öğütlerdi.

Asıl Tehlike Tedbirsizliktir

Tedbirin önemi konusunda Hikmet ehli buyurdu ki:

Köpeğin önüne bir lokma ekmek atacak olsan, önce koklar sonra yer. Köpek burnu ile koklar. Biz de her şeyi aklımızla koklamak zorundayız!

Kişi, tedbirini alarak, sakınılması gereken şeylerin zararından kurtulursa, sakınmış olması ona hiçbir zarar vermez. Fakat tedbir almayı terk etmekle, kişi çok zarar görür. İşi sağlam tutmanın en ileri derecesi, bütün insanlara peşinen güvenmemek ve bazı ihtimallere yer ayırarak hareket etmektir.

Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör.

Yılanın başı küçükken ezilir.

Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.

Tedbir daima bilgeliğin aracıdır.

Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardır.

Zorlukları bertaraf edenler, daha zorluk meydana çıkmadan tedbirini alanlardır. Düşmana galip gelenler, düşmana hazır olmadan saldıranlardır.

En iyi zırh hedeften uzak durmaktır.

Asıl tehlike, tedbirsiz davranmaktır.

Kuş olmayanın, uçurumlar üzerine yuva kurmaması gerekir.

Beklenmedik olaylar, beklenmedik tedbirler gerektirir.

Akıllı insan bütün yumurtalarını aynı sepete koymaz.

Merkep dahi bir yerde tökezledi mi, aylar sonra da olsa, o yere geldiğinde durur.

Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar.

Her ormanı boş sanma, belki de kuytularında bir kaplan uyuyordur.

Tehlikeler çoğu kez, hayalcilerin tedbirsizliğinden ve dikkatsizliğinden ortaya çıkar.

Akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir.

Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir.

Uzağı düşünmeyen adam, acıyı yanı başında bulur.

Kurnazlıkların en incesi, bize kurulan tuzaklara düşer gibi görünmeyi iyi bilmektir.

Tedbir Emniyetin Gereğidir

Güzel işler, en güzel tedbirlerden meydana gelir, akıllı insan böyle davranmalıdır. Aklın kıymeti ve faydası bu yolla anlaşılır. Tedbirli hareket eden kimseden daha akıllı bir insan düşünülemez. Tedbir, aklı kullanmanın zirvesidir.

Her konuda daima tedbirli olmak, hem dünya, hem de âhiret emniyetimiz için gerekli ve yararımıza olan bir iştir. Çünkü insan, tedbiri nispetinde tehlikelerden uzak kalır. Bizi üzen birçok kazanın başında tedbirsizlik yatar. Birçok hastalık da zamanında tedbir alınmamasından dolayı bulaşır ve yayılır.

İnsan, tedbiri sayesinde huzurlu bir hayat geçirir. Bunun için, her şeyden önce aklımızı kullanmalı ve gerektiğinde akıllılara danışmayı ihmal etmemeliyiz. Olayların görünmeyen gerçek sebep ve muhtemel sonuçlarını bulmaya çalışmak ve ona göre hazırlıklı ve tedbirli olmak, akıllı ve bilinçli insanların işidir. Hadis-i şerifte “El-Mü’minü keyyisun, fetinun, hezir!”  (Mümin, akıllı, zeki ve uyanıktır.) (Deylemî) buyurulmaktadır. (Mehmet Can)

   sefkatyayincilik.com

 

   manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden
   sorumlu değildir.

 

Paylaş :

Diğer Haberler
Yaradılıştaki hikmet
Birlik ve Beraberlik
İslam iktisadı ve faiz
BEDİUZZAMAN: "Zulmederek hürriyet fikri yok edilemez!.."
Çok Önemli bir kurum: "Hisbe Teşkilatı"
“Güzel, bazılarından kendini gizler!..”
İsmailağa Cemaati Üzerine Oynanan Oyunlar!
Ali Erbaş: “Batı, ilmi işgal ve imhada kullanıyor!..”
Küresel Sistemin Süper Güçleri
Bomboş şeyler peşinde koşarken hayatı kaçıran çağdaş insan!..
"Zulüm, alimlerim mücadelesiyle bitecek!"
Cinsiyetsizlik ve Cinsel Sapma
İslâmî cemaatlerin birliği?
"İslam Birliği" hayal değildir...
Erkeğin, Hanımına Karşı Görevleri...
İslam'da Zekâtın Yeri ve Önemi!..
Allahü Teâlâdan Başka Yaratıcı Yoktur!..
Kaza ve Kadere İmanın Mahiyeti
Âhirete İnanmayanın Vay Haline
Mesuliyetimiz Büyük, Daha Çok Çalışmalıyız!..
Rızkı Artıran, Ömrü Uzatan ve Hayatı Cennete Çeviren Bir İş!..
Müslüman Şahsiyetin En Temel Özelliği: Halîm Olmak
Kuran-ı Kerim En Büyük Mucizedir
Tasavvuf İlmi Neden Gereklidir?
Müslüman Mütevazı Olmalıdır...
Müslümanın Karakteristik Bir Vasfı: Hilim
Dinin Tarifi ve Mahiyeti
İslamda Hilmin Yeri ve Önemi
Kurban Hakkında Bilinmesi Gereken Bazı Hükümler
Arefe Gününün Fazileti Büyüktür
Din Nedir?
Müsamaha Medeniyeti...
Orucun Fayda ve Hikmetleri
Kadir Gecesi'nin Fazileti
BİRAZ EDEP YAHU
Copyright © 2008 - MANA HABER. Her Hakkı Saklıdır.  
manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden sorumlu değildir.
Sitemizde yayınlanan yazı, resim, grafik, ses ve görüntüler, ancak izin alındıktan sonra, kaynak gösterilerek ve link verilerek yayımlanabilir.