Dün ise, “Eyüp Buluşmaları”nda bir araya gelen hocalarımızla birlikte hazırladığımız “Yeniden Kardeş Olma Vakti” başlıklı bildirimizi bir basın açıklamasıyla tüm Müslümanların dikkatine sunduk.
Müslümanları yeniden kardeş olmaya davet ettiğimiz bildirimizi, aşağıda aynen paylaşıyorum:
“İslâmiyet ‘Tevhid’ ve ‘Vahdet’ esasına dayanır. Tevhid, birlemek; Vahdet ise, birlikte yürümektir.
“Allah Bir” diyerek İslâm’a giren her Müslümanın imanî bir sorumluluğudur,vahdet…
Fırkacı, hizipçi, meşrepçi, cemaatçi, kavmiyetçi, ulusçu, ırkçı, grupçu, ferdiyetçi asabiyetlere yenik düşmemek, ümmetin farklı renklerine, seslerine yabancılaşmamak, sahip çıkmaktır vahdet…
Yüce Rabbimiz (cc) iman edenleri “kardeş” kılmış (Hucurat/10); müminlerin kalplerini birbirine ısındırmış (Âl-i İmran/103); onların “kurşunla kaynatılmış duvar gibi” bir tek saf olmalarını (Saff/4) istemiş ve bu kardeşlik nimeti sayesinde onları “ateş çukuru”na (Âl-i İmran/103) düşmekten kurtarmıştır.
Peygamberimiz (sas), müminlerin “bir organı hasta olduğunda diğer organları da ateşli hastalığa tutulan bir beden gibi”birbirlerini sevip korumalarını, esirgemelerini(Buhari, Müslim), “iman etmeyince Cennet’e giremeyeceklerini, birbirlerini sevmedikçe de iman etmiş olmayacaklarını” (Müslim) bildirmiş, ayrıca “Müslümanın kanının Müslümana haram olduğunu” (Müslim) beyan buyurmuştur.
Ancak, gerçek şu ki; Türkiye Müslümanları ve Ümmet-i Muhammed bugün bu kardeşlik nimetinin kadrini ve kıymetini tam olarak bilemiyor; benliklerinin, bencilliklerinin, bağnazlıklarının kurbanı oluyor ve “ateş çukurunun”kenarlarında dolaşıyor, hatta sıkça içine düşüyorlar…
İslâm düşmanlarına karşı “şiddetli/izzetli”, mümin kardeşlerine karşı“merhametli/şefkatli” (Fetih/29) olmaları gereken Müslümanlar, yazık ki tam tersini yapıyorlar; birbirleriyle uğraşıp didişiyor, mücadele ediyor, birbirlerine acımıyor ve hatta birbirlerinin boyunlarını vuruyorlar.
Oysa Kur’ân-ı Kerim, bu konuda bizi uyarıyor: “Allah’a ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, (aksi halde) çözülüp-yılgınlaşırsınız ve rüzgârınız/gücünüz gider...” (Enfal/46)
Evet, birbirimizle didiştikçe direncimiz gidiyor, birbirimizle sürtüştükçe de sürünüyoruz. Husumet ve haset içeren tartışmalar içimizi boşaltıyor; bizi hakikat, marifet, hikmet ikliminden uzaklaştırıyor…
Hak-hakikat ve hakkaniyet ikliminden uzaklaştıkça da kardeşliğimizi aşındırıyor, din kardeşlerimize kan kusturuyoruz.
Ehli İslâm kan kaybettikçe de Ehli Salibe ve Ehli Küfre gün doğuyor…
Baharımız kışa dönüyor…
İşte böylesi boğucu ve sıkıntılı ortamda, aşağıda imzaları bulunan ilim ve fikir ehli olarak biz, ancak Allah ve Rasûlü’nün bize “yeniden hayat verecek”(Enfal/24) talimatlarına uyarak “ateş çukuruna” düşmekten (Âl-i İmran/103) kurtulabileceğimize inanıyor ve diyoruz ki: Gelin;
Yüce Rabbimizin Kur’ân-ı Kerim’de buyurduğu gibi:
-Hep birlikte Allah’ın ipine/kitabına sıkıca sarılalım ve bölünüp ayrılığa düşmeyelim! (Âl-i İmran/103)
-Kitab’ı ve Din’i aralarında parçalayıp kendi gruplarıyla övünenler olmayalım!(Âl-i İmran/105; En‘am/159; Müminûn/53; Rum/32;)
-Kardeş olduğumuzu unutmayıp; alay, gıybet, tecessüs ve önyargıdan uzak duralım! (Hucurat/10-12)
Ve gelin; Rasulüllah (sas) Efendimizin şu talimatlarına hep birlikte ittiba edelim:
“(Ey Müslümanlar!)
Birbirinizle hasetleşmeyiniz!
Birbirinize kin ve nefret beslemeyiniz!…
Birbirinize darılıp yüz çevirmeyiniz!...
Ey Allah’ın kulları, kardeşler olunuz!...” (Müslim).”
Evet, bu kardeşinizin de aralarında bulunmakla onur duyduğu kırkın üzerinde kanaat önderinin imzası ile yayımlanan bu bildirinin, Müslümanların “kardeşlik” bilincini yeniden kuşanmalarına vesile olması için dua ediyor, vahdetimizi sağladığımızda ise “özgür” bir Mescid-i Aksâ’da ümmet olarak Cuma ve Bayram namazları kılacağımız günlerin pek uzakta olmayacağını hatırlatmak istiyoruz.
Bu bilinçle hepinizi 15 Nisan’da Konya’da gerçekleştireceğimiz “Diriliş Buluşmaları”na bekliyoruz.(Abdullah Yıldız)